İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4910 %0.06
36,6503 %0.24
3.530.755 %2.217
3.077,19 0,09
Ara

Sahte sultan

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Sahte sultan

Bugünlerde elimden düşürmediğim bir kitabı paylaşacağım sizlerle, Mahfi Eğilmez imzasıyla Remzi  Yayınevinden çıktı, Sahte Sultan…

-Aaaaa kimmiş o Sultan yahu? Hem de sahteymiş ha?

Diye merak ediyorsunuz biliyorum, isterseniz biraz Pazar eğlencesi olsun, size kitabın içeriğinden bilmeceler sorayım…

Önce kitaptaki olaylar “hangi ülkede geçiyor?” Diye bir bakalım, işte kitaptan bazı alıntılar:

-ÜNİVERSİTE: Hocalar siyasi görüşlerine göre birbirlerine düşman kesilmişler, bilimsel çalışmaların yerini dedikodular hatta karalamalar almıştı. (S. 62)

-CEMAATLER: Bu, eski bir cemaatti. Cemaatin başında bulunan Hoca Efendi müritleri tarafından adeta bir peygamber gibi görülüyordu. Bunların bir bölümü toplumda tanınmış kişilerdi. Aralarında ünlü sanayiciler, tüccarlar, bürokratlar, sanatçılar, sporcular da vardı. Cemaat hakkında yazılanları okudukça zihni daha da karıştı. Anlayabildiği kadarıyla din kisvesi altında müthiş bir çıkar çetesi oluşturmuşlardı. (S. 83)

-BİNALAR: Murat, bir yalıya bir de yalının yanındaki çirkin binaya baktı, içi sızlayarak,-büyük olasılıkla o çirkin binanın yerinde de bir zamanlar bir yalı vardı- diye düşündü. Sonradan yalıyı yıkıp bu beton binayı yapmış olmalıydılar. (S.94)

-SOSYETE: Magazin Haberlerinde Nejdet Bey’in kızı da yer alıyordu. Altı ay evli kaldığı kocasından -basının yazdığına göre, eşinin ona ailesinden alıştığı lüks yaşamı veremediği için- ayrılan genç kadın, annesinin evine döndükten sonra bir süre ortada görünmemiş, sonra annesiyle birlikte sosyetenin olduğu davetlerde konserlerde boy gösterir olmuştu. Ana kız lükse ve estetik ameliyatlara fazlasıyla düşkün görünüyorlardı. Magazin haberlerini yapanlar, ikisinin de kıyafetlerinin, ayakkabılarını, çantaların fiyatlarını yazmaya meraklıydı. Murat, fiyatları gördüğünde gözlerine inanamadı. Bu paralara iyi bir araba almak mümkündü. (S.127)

HUKUK: -Geçen yılsonuna  doğru hukuka aykırılıklarla ilgili protesto gösterileri başlamıştı hatırlarsın.

-Sen onları desteklemek için sosyal medyada sert paylaşımlar yapmıştın.

-O paylaşımlarla ilgili olarak hakkımda Ankara’da bir suç duyurusu yapılmış.

-Sana bir şey söyleyeyim mi bu ülkede hiçbir dosya tam olarak kapanmıyor, yargı kararı olsa bile dosyalar  hep yarı açık bırakılıyor ve en ufak bir fırsat çıktığında tekrar açılıp önüne konuluyor.

-İddia ne?

-Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik. (S. 139)

GİDİŞAT: Yeni bir şey yoktu, her zamanki kısır siyaset kavgaları,yolsuzluklar, giderek büyüyen ekonomik sorunlar, dolar kurunun yükselişi üzerine karşılıklı suçlamalar AB ile artan sorunlar, halka yastık altı varlıklarını çıkarması içkin yapılan çağrılar ve benzeri konularla doluydu sayfalar. Çevre kirliliğinin hızla artması, göllerin kuruması, yolsuzluklar, sel baskınları, orman yangınları konusundaki haberler ve yorumlar umut kırıcıydı. (S.179)

ŞEYH: Bir ziyaretinde başbakana bu tabloyu satın almak istediğini söylemişti. Böyle bir şeyin mümkün olamayacağını, müzede sergilenen bir tablonun satılamayacağını o da biliyordu. Bir yıl sonra başbakan yemeğe davet ettiğinde alacaklarını konuşacakları düşüncesinden başka bir şey yoktu aklında. Şeyhin yönettiği fonun sahibi olduğu bankalarca verilmiş yüksek miktarlardaki kredilerin gerdi ödenmesinde sıkıntılar yaşanıyordu. Şeyh alacaklarının bir plana programa bağlanmasını bekliyordu. Yemekten sonra salona geçtiklerinde gözlerine inanamamıştı, Sultan tablosu orada asılıydı. Tablo oradan indirilerek önceden hazırlanmış bir kutuya yerleştirilmiş, şeyhin korumasına verilerek arabasına gönderilmişti… (Sayfa 326) Tablonun onda olduğunu bilen Seyid’den başka iki kişi vardı, cemaat lideri ve başbakan. Başbakanın bu işle ilgisi olduğunu da kimse bilmiyordu. endişe edilecek bir şey yoktu. (Sayfa 327)

Sizlerin kitabı okuma hevesinizi kaçırmamak için sadece “Osmanlı mirası olan bir tablo Başbakanın inisiyatifi ile dış borç ödemesinde zorlanılınca Arap Şeyhlerinden birine hediye ediliyor” demekle yetineyim, yani roman bu olay çevresinde dönen dolapları anlatıyor…

-Bilmeceyi çözdünüz mü peki siz?

-Ayol bunda çözemeyecek ne var? Boşuna bizi yordun, ülke bizim ülke, başbakana gelince artık başbakan değil, çoktan terfi etti, daha yüksek makamlarda şimdi, üstelik pek çok sarayı da var.

-Ay siz meğer amma münafıkmışsınız. Doğrusu kınıyorum.

-Neden? Kitapta Mahfi Bey onun kimliğini açıklamamış mı?

-Hayır sadece demiş ki, “bu romanda adı geçen olayların ve kişilerin gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Roman, tümüyle yazarının hayal gücünü yansıtmaktadır. Olaylar isimler ve ünvanıyla ilgili olarak kurulabilecek benzerlikler ya tesadüftür ya da okuyucunun zihninde oluşan yanılsamalardan kaynaklanmaktadır…”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *