Soylu bir sanatçı ve mücadele adamı: Edip Akbayram

Edip Akbayram “Ben ölürsem akşamüstü ölürüm” diyordu. Ataol Behramoğlu’nun 1972’de kaleme aldığı o nefis dizeler şarkı olmuştu onun dilinde. Ve yorgun kalbi 2 Mart günü bir akşam üzeri saatler 19.30’u gösterirken durdu. Behramoğlu’nun “Ben ölürsem akşamüstü ölürüm” şiirinin başlangıç dizeleri şöyledir: “Ben ölürsem akşamüstü ölürüm/Şehre simsiyah bir kar yağar/Yollar kalbimle örtülür/Parmaklarımın arasından/Gecenin geldiğini görürüm”
MODA’DA VE KAPADOKYA’DA…
Türkiye’nin müzikal yolculuğunda, özgürlük ve demokrasi hafızasında önemli yeri olan büyük usta zatürree olduğu için bu yılın başlarında birkaç gün hastanede tedavi görmüş ve iyileşme yoluna girdiği için taburcu olarak çok sevdiği muhiti Moda’ya, evine geçmişti. 75 yıllık hayatının yarıdan çok kısmı bu semtte geçmişti. Komşuyduk uzun yıllar, ahbaptık. Onunla sık karşılaşmalar, yarenlik, arada bir buluşmalar keyifti. Gaziantepli hemşehrilerinin işlettiği Moda’nın yarım asra yaklaşan kebap-lahmacuncusunu da severdi. Moda; masalsı bir semttir, masal gibi bir hayattı oradaki uzun yıllar yaşadığımız. İçinde Edip Akbayram ve daha kimler kimler, ne değerler olan…
Ne şanssızlıktır ki, hastaneden evine geçtikten sonra düşme sonucu iç kanama geçirerek 9 Ocak’ta yeniden aynı hastaneye kaldırıldı ve iki aya yakın yoğun bakımda sürdürdüğü yaşam savaşına kalbi daha fazla dayanamadı. Dile kolay, 54 yılı bulan müzikal yolculuğunda memleketin hali de onun hep derdi oldu. Zaten ilk tanışmamız 1978’de Sansaryan Han’da olmuştu. Eşi Ayten Hanım’la o zaman sanıyorum nişanlıydılar ve gözaltına alınan Ayten Hanım’ın yanına gelmişti. Bir yıl sonra Ayten Hanım ile evlendiler, oğlu Ozan ve kızı Türkü dünyaya geldi. Çocuklarının ismi de onun sanatının, dünyasının izlerini taşıyordu.
Moda’dan başka sevdiği ve mutlu olduğu, yazlarını geçirdiği yer Kapadokya idi yaşamının son çeyrek yüzyılında. Orada oyuncu Halil Ergün’le de komşudur. Zaten onun sayesinde beş yıldır tuttuğu röportaj orucunu bozar ve bunu da şöyle anlatır o çekimle gelen yayında:
"Yazları müsait olduğumuz zaman Avanos'ta geçiriyoruz. İstanbul'un karışık kalabalığından inzivaya çekilmiş oluyoruz. Halil Bey’in evi de yukarıda. Yılların dostluğu var. Bir daha Türk sinemasına Halil Ergün'ler gelmez. Sanatta heyecan olmazsa o gitmez. Ben aslında şunu da söyleyeyim, ben aşağı yukarı beş seneden beri röportaj vermiyor, televizyona çıkmıyorum. Sevgili Halil, ‘sana ziyarete geleceğiz’ dediği zaman Halil'i kıramadım. Burada her şey aşk… Avanos kültürüyle, sanatıyla diğer ilçelerden çok farklı… 21 sene ben daha Bodrum'a gitmedim, yazı burada geçiririz."
2023 SEÇİMİNDEN SONRA O KONSER İLAÇ GİBİ GELMİŞTİ
Edip Akbayram, Anadolu Rock tarzına sesi ve özgün yorumuyla damga vurdu. Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Ataol Behramoğlu gibi kült şairlerin şiirlerinden bestelenen şarkılarını özgün biçimde seslendirdi.75’ine kadar sahnede kaldı. Son izlediğim konseri 2023’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turundan kısa süre sonra İzmir’deki Açıkhava Tiyatrosu’ndaydı. Orkestrasındaki İzmirli arkadaşım Yolcu Bilginç arayarak davet etti. Nefis bir konserdi, kızı Türkü ile birlikte sahne aldı. Herkesin enerjisi düşüktü, moraller bozuktu seçim kaybından dolayı. Edip Akbayram repertuarını ona göre düzenlemişti ve moral verdi kitleye. İşte bu yüzden o bir yorumcudan çok fazlasıydı. Büyük ustayı o zaman ilk defa yorgun görmüştüm. O yüzden de kulise gitmekten alıkoydum kendimi. Sonra da bir İstanbul seyahatinde Moda’da her zaman oturduğu yerde bir kahve içtik, konseri konuştuk ve çok mutlu oldu gözlemlerimden.

O ZALİM HASTALIĞA YENİK DÜŞMEYEN DİRENÇLİ GÜZEL YÜREĞİN YOLCULUĞU
Edip Akbayram, 29 Aralık 1950'de Gaziantep'te doğmuş, henüz dokuz aylıkken çocuk felcine yakalanmıştı. Bu durumuna karşın müziğe tutkusu da çocukluk yıllarında başladı. Haftalığından biriktirdiği paralarla ünlü pop şarkıcılarının konserlerine gitti, eve döndüğünde aynanın karşısında onların taklitlerini yaptı. Çocukluk yıllarında bir orkestra bile kurdu ve amatör olarak evlerinin yakınındaki bir düğün salonunda çalıştı. Büyük usta yıllar sonra çocukluğunu, müzikle hayatını kazanmaya başladığı yılları şöyle anlattı:
“Gaziantep'te soyadım gibi ama pek ak olmayan bir bayram arifesinde dünyaya gelmişim. Henüz dokuz aylıkken de çocuk felcine yakalanmışım. Bu zalim hastalık yemiş bitirmiş beni. Çocukken akranlarım top peşinde koştururken, ben kenarda oturur izlerdim onları. Heves ederdim onlar gibi koşmaya, oynamaya, rüyalarımda koşardım hep. Öylesine bir hüzündür ki bu, anlatılır gibi değildir. Ancak yaşanması gerekir. Bazen düşünüyorum da, sesimin yanıklığı o yıllardan gelmiş olmalı. Bağrı yanık büyümem ondan olmalı."
Edip Akbayram’ın ikinci adresi Gaziantep'ten sonra Adana’dır. Kurduğu orkestrayla ilk sahnesine çıktığı kenttir orası. Ve anıları da çoktur güneyin bu sımsıcak kentiyle ilgili. O günlerden şöyle söz eder:
"Adana'da Selahattin Bey'in Beyaz Saray adlı bir gazinosu vardı. Güneyin en iddialı gazinosuydu, orada dans müziği yapardık, sonrasında çorba içerdik. Ama enteresan bir ekiptik biz. Mesela, komi Hasan Bora'ydı ve çorbalarımızı o getirirdi. Program sunucusu Mesut Mertcan'dı. Çorbaları içerken herkes hayallerini yaşatırdı coşkuyla. Ben bir gün çok iyi bir şarkıcı olacağımı söylerdim. Mesut bu ülkenin en iyi spikerleri arasına nasıl gireceğini anlatırdı. Hasan Bora da eğlence dünyasının kralı olacağını iddia ederdi. Şimdi düşünüyorum da, demek ki üçümüz de inanmıştık ve yüreğimizi ortaya koyduğumuz için de hedeflerimize ulaşmıştık.”
Geçekten de o üçlüden Mesut Mercan TRT’de ünlü bir haber spikeri, Hasan Bora ünlü bir gazinocu olmuştu. Edip Akbayram da ünlü bir özgün yorumcu.
Yeniden geriye dönüp bugünlere doğru gelelim… Büyük ustanın müzikal yolculuğuna göz atalım…
Lisede kurdukları orkestrada Pir Sultan'ın, Karacaoğlan'ın deyişleri üzerine yaptıkları besteleri çalıp söylediler. İlk plağı Kendim Ettim Kendim Buldum'u da lise yıllarında yaptı. İlk plağını çıkardığı grubun adı Siyah Örümcekler'di. Plak da Siyah Örümcekler-Gaziantep Orkestrası ve Edip Akbayram ve Siyah Örümcekler başlıkları altında iki farklı baskıyla çıktı. Adana, Akbayram'ın kurduğu orkestrayla ilk kez sahneye çıktığı kenttir. Daha sonra burada yukarıda sözünü ettiği Beyaz Saray adlı bir gazinoda çalışmaya başladı.
ALTIN MİKROFON İLE AÇILAN KAPILAR, 12 EYLÜL’LE GELEN ZOR YILLAR VE SONRASI
1968 yılında Gaziantep Şahinbey Lisesi’ni bitirip İstanbul'a gitti. Liseyi bitirdiği zaman hep öğrenmeyi istediği mesleğin, doktorluğun eğitimini almak için üniversite sınavlarına girdi ve diş hekimliğini kazandı. Fakat müzik ağır bastı ve bu meslekten vazgeçerek kendini müziğe verdi. 1971'de Altın Mikrofon Yarışması'na katıldı. Âşık Veysel'in bir şiirinden esinlenerek gerçekleştirdiği ilk bestesi olan Kükredi Çimenler ile birinci oldu. 1974'te Dostlar Orkestrası'nı kurdu ve Anadolu pop müziğinin önde gelen isimlerinden biri oldu. Daha sonra Kara Kuzu, Deniz Üstü Köpürür ve Garip adlı 45'liklerle ödüller aldı ve ünü yurt çapında duyulan bir sanatçı oldu. Anadolu Rock müziğinin önde gelen birkaç çok önemli isminden birisi oldu. Aldırma Gönül ve Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz adlı şarkılarıyla satış rekorları kıran ve Altın Plak kazanan sanatçı çeşitli kuruluşlar tarafından verilen ve 250’yi bulan ödülün sahibi.
12 Eylül askeri darbesinin ardından yaşanan 1980'ler Edip Akbayram gibi sanatçılar için de zor yıllardı. 1981-88 arasında TRT'de yasaklandı. 1990'ların ortasından itibaren, Türküler Yanmaz albümüyle yeni bir çıkış yaptı ve kendi çizgisinde sapmadan yürümeye devam ettiğini gösterdi. Akbayram bu albümü Sivas katliamında yaşamını yitirenlere ithaf etti. Bu albümde Can Yücel, Oktay Rifat, Ahmed Arif, Vedat Türkali'nin yapıtlarından bestelediği şarkılar vardı.
Ben Ölürsem Akşamüstü Ölürüm, Gidenlerin Türküsü, Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar, Şu Metris’in Önü, Merdo, Aldırma Gönül, Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz, Hasretinle Yandı Gönlüm, Seni Seven Öldü, Bekle Bizi İstanbul, Değmen Benim Gamlı Yaslı Gönlüme, Haberin Var mı?, Boşu Boşuna, İnce İnce Bir Kar Yağar gibi unutulmaz eserlere sesiyle ve yorumuyla hayat verdi.
İLKELİ BİR DURUŞ
Müziğini ezilenlere mesaj vermek için bir araç olarak gördü. Ne yapmak istediğini, ne için, nasıl bir müzik yapmak istediğini şöyle açıkladı:
"Kalıcı bir şeyler yapmak istiyordum. Fikret Kızılok ve Cem Karaca'nın Anadolu ezgilerini pop çizgisinde söylemelerini örnek olarak aldım. Renk ve çizgide tamamen bir Edip Akbayram olarak geliştirdim. Toplumcu müzik yapmak istedim. Müziğimde geniş halk kitlelerinin yaşamı, sorunları olmalıydı. Ancak sivri, ucuz kahramanlıklardan da uzak durmaya çalıştım. İnançlarımdan, düşüncelerimden, politikamdan taviz vermeden, müzik tekniğinden yararlanarak, sorunlu, yoksul, geniş halk kitlelerine ulaşmak, daha çağdaş bir şeyler yapmak istiyordum."
Edip Akbayram, Moskova’da Nazım Hikmet Ödülü aldığında, vefatının ardından taziye mesajı yayınlamayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘sanatçı müsveddesi’ ifadesi sorulduğunda şu yanıtı vermişti:
“Bizlere müsvedde diyorlar. Evde oturdum bilanço yaptım; 50 yıllık sanat yaşamımdan 10-12 cumhurbaşkanı, 8- 10 başbakan ve sayısız bakan gelmiş geçmiş. Sanatçı müsveddeleri ise eğilmeyen, doğruların peşinde koşan insanlar. Ben bunu bir onur olarak kabul ediyorum.”
İktidarın sarmaş dolaş olduğu yıllarda ABD’nin maşası Fethullah Gülen’in vermek istediği ödülü reddeden sanatçılar arasında yer alması da Akbayram’ın onurlu kişiliğini ve duruşunu, Atatürk Türkiye’sine bağlılığını ortaya koyar.
SON YOLCULUKTA DUYGU DOLU ANLAR
Mesafeler, engeller yüzünden büyük ustayı son yolculuğunda uğurlayanlar arasında olamadım. Törende, Teşvikiye Camii’nde ve Karacaahmet Mezarlığı’nda duygu yüklü anları izledim uzaktan. İstanbul Büyükşehir ve TBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ona yakışır bir tören düzenledi. Kürsüde İmamoğlu, Zülfü Livaneli ve yanına Lavin’i de alan Türkü Akbayram konuştu aile adına gözyaşları arasında. TRT Müzik, cenaze namazının kılındığı sıralarda Edip Akbayram’ı 2004’teki bir konser kaydıyla andı. Kaydın sonunda siyah zemin üzerinde bir fotoğrafını karanfil eşliğinde kullanıp “Rahmetle anıyoruz” cümlesini kurdu TRT Müzik. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir taziye mesajı yayınlasaydı keşke. Partili de olsa bir cumhurbaşkanı “herkesin cumhurbaşkanı” olabilmeyi içine sindirmeli diye düşünüyorum.
“SOYLU BİR MÜCADELE ADAMI”
Edip Akbayram’ın son yıllardaki en büyük mutluluğu kızı Türkü’den bir torun sahibi olmasıydı. Lavin’in büyüdüğünü görmek, onunla vakit geçirmek, fotoğraflar çektirmekten sonsuz mutlu oluyordu. Maalesef Lavin’e doyamadı. Yaşamını yitirmesinin ardından gerek dostlarından, gerek müzik ve siyaset dünyasından çok güzel cümleler duyduk büyük ustayı anlatan. Burada sadece eşinin ve kızının, bir de Moda’dan onu tanıyan iki komşusunun cümlelerine yer vermek istiyorum. Moda’nın köklü isimlerinden, CHP önceki genel başkan yardımcısı, milletvekili ve E. Büyükelçi Osman Korutürk’ün, sosyal medyadaki paylaşımımın altına şunları yazdığını gördüm:
“Tanımış olmaktan her zaman onur duyduğum bilge ama alçakgönüllü, iyi ve gerçek bir insan, adam gibi adam; ülkemizin ihtiyaç duyduğu hakiki bir yurtseverdi. Onu hiç unutmayacağız. Yaşadığımız sürece hep hatırımızda, her zaman kalbimizde olacak. Ruhu şad, mekanı Cennet olsun. Ailesine, yakınlarına, tüm sevenlerine ve ülkemize başsağlığı diliyorum.”
Yine Moda’nın eskilerinden, duayen gazeteci ağabeyimiz Melih Aşık da sosyal medyada duygularını şöyle paylaştı.
“Usta sanatçı, Moda'dan 40 küsür yıllık komşumuz Edip Akbayram da ayrıldı aramızdan...
Son yıllarda Barış Manço, Cem Karaca gibi isimlerle birlikte çağa damgasını vuran sanatçılar arasındaydı… Sadece bir şarkıcı değil, sosyal duyarlılığı, dik duruşu, umut aşılayan eserleriyle soylu bir mücadele adamıydı da Edip...
Yürekten gelen sesi yıllarca kulaklarımızdan silinmeyecek: ‘Gelecek günler var daha, aldırma gönül aldırma’.”

“BURAYA KADARMIŞ ÖBÜR YARIM…”
Sanatçının 47 yılını paylaştığı, can yoldaşı olan, üzerine titreyen eşi Ayten Akbayram, sosyal medya hesabından paylaştığı mesajla Edip Akbayram'a şöyle veda etti:
"Buraya kadarmış öbür yarım buraya kadar…”
Sanatçının yaşamını yitirdiği gün ailesi, kızı Türkü’nün sosyal medya hesabından şu paylaşımı yapmıştı:
“Sevgili eşim/canım babamız/biricik dedem Edip Akbayram’ı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz.
Dostlarının, sanat dünyasının ve sevenlerinin başı sağolsun.
Eşi Ayten, kızı Türkü, oğlu Ozan Akbayram, torunu Lavin.”
TÜRKÜ, BAYRAĞI DEVRALACAK
Türkü Akbayram, törende duygu yüklü şu cümleleri kurdu:
"Çoğunuzun Edip abisi, benim babam… Canıma can katan, yoluma inanılmaz bir ışık tutan… Ne söylesem bu coğrafyaya, ülkeye kattığından daha anlamlı olmayacak. Ne söylesem zarafetini, yüreğini anlatmaya yetmeyecek. İlkeleri, dimdik duruşu, sarsılmaz devrimci Atatürkçü kimliğiyle bu ülkeye bir Edip Akbayram geldi ve asla geçmeyecek. Seni saklayacağım baba... Önce kendim için, sonra herkes için seni sesimde yaşatacağım. Bir evlat olarak ömrüm boyunca seninle gurur duydum, seninle gurur duymaya devam edeceğim. Hoşça kal babacığım.”
Yukarıda sözünü ettiğim İzmir konserinde babasıyla sahneyi paylaşan Türkü’ye tam not vermiştim. İnanıyorum ki o babasının bayrağını devralacak, o bayrak dalgalanacak. Zaten Edip Akbayram’ın söylediği şarkıları kimse unutmaz, yüreklere işleyen şarkılar…
Türkiye’nin özgürlük ve demokrasi mücadelesinde şarkılarıyla, duruşuyla, yerli yerinde mesajlarıyla boylu boyunca yer alan; umudun, sevginin, güzel günlere özlemin sesi olan Edip Akbayram unutulmaz… Güle güle büyük usta… Hayatımıza kattıkların için teşekkürler…