Mustafa Tiğrek

Mustafa Tiğrek


Anadolu İrfanı

Anadolu İrfanı

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, sosyal medyadan "kırmızı çizgilerimiz" başlığıyla yaptığı paylaşımda, "Türkiye'de halklar yok, Türkiye halkı var. Toplumlar yok, Türkiye toplumu var. Türkiye'de milletler yok, Türk Milleti var" dedi.

“Türkiye’de kültürler yok Türkiye Kültürü var.” da diyebilirdi, dememiş.

Aslında Türkiye’de halklar da var, toplumlar da var, milletler de var.

Halk, mesela; TDK Sözlükte “Bir ülke içerisinde yaşayan değişik soylardan insan topluluklarının her biri.” diye tanımlanır.

Bu tanıma göre Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Ermeni, Rum… bunların her biri birer halktır dolayısı ile Türkiye’de halklar vardır.

Yine TDK Sözlükte millet: “Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu.” diye açıklanmıştır.

Türkiye’de yaşayan insanların tümünün tarihinin Orta Asya’ya dayandığı söylenemez. Dilleri de farklı… kimi Ural-Altay dil ailesine mensup dil (Türkçe) konuşurken, kimisi Hint-Avrupa dil ailesine mensup dil (Kürtçe, Zazaca) konuşur. Kimisi çiğ köfte severken, kimisi kara lahanaya bayılır. Kimisi halay çekerken kimisi 9/8’lik ritimle coşar.

Yani dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenekleri farklı olan farklı milletler söz konusudur.

Peki bütün bunları Mehmet Uçum bilmez mi? Bilir elbette. Lakin burada “tanım” önermesi yapmıştır.

Tek tek halklara vurgu yaparak diğerini ötekileştirmeyelim, “Türkiye halkı” deyip birbirimizi kucaklayalım… “Türkiye toplumu” olarak et ve tırnak olalım… demek istemiş olabilir. Benim tahminim öyle.

Aslında bu söylemde; kapsayıcılık erdemi var, Anadolu İrfanı var.

Tıpkı Amerika’da otobüs şoförlüğü yapan Temel’in yaptığı gibi.

***

Lakin kafama takılan bir husus var. “Türk Milleti”nin tanımı, Gazi Mustafa Kemalin, el yazısıyla yazdığı; “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir. (1930)” diyen bir nota dayandırılır.

Böyle olunca; Azerbaycan’a atıfla “Bir millet, iki devlet” söylemi anlaşılmaz kalıyor. Azerbaycan “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkından” olmadığından “Türk milleti” tanımına uymuyor. Butanıma göre aynı millet olduğumuz söylenemez. Belki “iki millet, iki devlet” demek gerekir.

Aksi takdirde Kürt, Zaza, Arap, Ermeni, Rum, Yahudi, Süryani, Yezidi, Alevi, Laz, Çerkez, Gürcü, Arnavut… vatandaş, bu durumu çözümlemekte zorlanabilir. Neredeyse yüz yıldır bıkmadan usanmadan anlatılan “Sana Türk milleti diyoruz, çünkü Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına öyle diyoruz.” söylemi çöker.

Bir husus daha… Yine bu tanıma dayanarak, Cumhuriyetin kuruluşunda katkıları olmadığı için, son zamanlarda artış gösteren yeni vatandaşları, Türk milleti tanımına dahil edemeyiz. Sadece bu durum bile Türkiye’de farklı milletlerden söz edilmesine yol açabilir.

***

Uçum, ekliyor: “Bu varlıklara yönelik her türlü itiraz ve tehdit beka sorunudur, milli güvenlik konusudur.”

Söylediklerine nasıl itiraz edilebilir ki? Kimse beka sorununun bir parçası, milli güvenliğe konu olmak istemez.

***

Henüz öğrenciyiz. Kantinde arkadaşlarla laflıyoruz. Biri “Ben makarna sevmem” dedi.

Olabilir tabii. Sohbetin “Ben de makarna sevmem.”, “Ben severim.”, “Ben sevmem ama mecbur kalırsam yerim.” gibi çağrışımlarla devam etmesi beklenir. Öyle olmadı… Çünkü “Makarna sevmem.” diyen arkadaş ardından ekledi “Makarna sevenleri de sevmem.”

Bu durumda konuya nesnel yaklaşımımızın zemini kalmamıştı. Nasıl itiraz edebilirdik ki?  Arkadaşımız tarafından sevilmeme riskiyle karşı karşıyaydık. Ne de olsa arkadaşımızdı.

“Gecikmiş ergenlik davranışı” olarak değerlendirmiştik. Tabii içimizden.

***

Uçum, mesajına “Bu varlıkları ve demokratik birikimi kabul eden, bekayı koruma iradesine sahip herkes Türkiye’ye layık yeni anayasa için bir araya gelme yükümlülüğü altındadır.” diye devam ediyor.

Bir yükümlülükle karşı karşıya olduğumuzu anladım ama konuyu yeni anayasaya nasıl bağlandığını anlayamadım.

***

Anadolu İrfanının vücut bulduğu mecralardan biri fıkralardır. Temel fıkralarında, Nasrettin Hoca fıkralarında, Bektaşi fıkralarında… bunun izlerini sık görürüz.

Temel Amerika’da otobüs şoförüdür. Otobüslerde siyahlarla beyazlar arasında ön ve arka koltuk kavgaları yaşanmaktadır. Temel'in kullandığı otobüste de bir gün benzer kavgalardan biri çıkar. Temel, otobüsü durdurup, herkesi indirir, yolun kenarına sıraya dizer ve başlar konuşmaya:

- "Kavga etmeye utanmıyor musunuz? Hepiniz kardeşsiniz, şu kavgalara bir son verin! Artık siyah beyaz yok hepiniz yeşilsiniz!" der.

Temelin söylemi üzerine hepsi çok duygulanır. Yüzyıllardan beri süren aralarındaki husumet erimeye başlamıştır. Artık “Amerika’da renkler yoktur. Amerika rengi vardır.” O da yeşildir.

Tam otobüse binecekleri sırada Temel:

- "Ama dikkat edin açık yeşiller öne, koyu yeşiller arkaya otursun!" diye ilave eder.

Temel’le birlikte Amerika, Anadolu irfanıyla tanışmıştır.

***

Uçum, mesajını bir hedef göstererek tamamlıyor:

“Anti-emperyalist Tam Bağımsız, Güçlü Türkiye!”

Gösterdiği hedef, bizim de hedefimizdir.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar