Eflatun devlet
Sizlere bugün farklı, hepimizin üstünde derinlikli düşünmemiz gereken bir konudan söz edeceğim.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden emekli bir kardiyolog profesör dostumuz aradı. Sesi çaresizlikle doluydu. Kulaklarında bir sorun çıktığını, ancak baş vuracak sağlık merkezi bulamadığını söyledi. Ardından da ekledi:”Bir kaç güne kadar X şehire gideceğim. Orada iyi bir hastane olduğunu duydum. O hastaneye baş vuracağım.”
Kendi yetiştiği hastane olan Cerrahpaşa’yı neden düşünmediği sorumuza üzüntüyle verdiği cevap şu oldu:
“Cerrahpaşa mı kaldı? Her taraf gibi onu da mahvettiler. Kime, nasıl baş vuracağımı artık bilmiyorum. Cerrahpaşa’nın yeri bile belli değil. Eski yerinde mi yoksa Avcılar’da mı?”
Dehşet. Bunu sağlık sektörüne yıllarını vermiş emekli bir tıp uzmanı söylüyor. Bir zamanlar ülkenin gözbebeği olan, hatta şöhreti yurtdışına da taşmış Cerrahpaşa Tıp Fakültesi bu hale düşürülmüş.
Sadece o mu, sadece sağlık sektörü mü? Nereyi tutsanız elinizde kalıyor. Memleket tel tel dökülüyor. Adalet, kolluk güçlerine güven yerlerde sürünüyor. Satılmış sözüm ona uzman ve hukukçular yargıyı ele geçirmiş, tek bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak fermanları hazır olda bekliyor. Siyasiler koltuklarını korumak uğruna birbirleriyle didişmekten milletin sorunlarını düşünecek halleri yok. CHP’ye karşı açılan davaların hepsine nasıl oluyorsa aynı bilirkişi atanıyor. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu bu bilirkişinin kimliğini açıklayınca Halk TV’nin muhabirleri onunla bir telefon görüşmesi yapıyor. Görüşme Halk TV’de yayınlanınca da kanalın muhabirleri göz altına alınıyor; yılların gazetecisi Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş tutuklanıyor.
Bir otel yangınında 78 kişi diri diri yanarak ölüyor; olaydan tek sorumlu Turizm Bakanı suçu CHP’li belediyenin üstüne yıkmak için elinden geleni yapıyor. Bitmedi, son 20 yıldır ülkeye yılda yaklaşık 3 milyar dolar gelir sağlayan televizyon dizileri sektörüne el koymak için olmadık fırıldaklar çevriliyor, dizilerin oyuncuları 12 yıl önce yaşanan Gezi olaylarına katılmak, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren devirmeye çalışmakla suçlanabiliyor.
Kendisiyle kavgalı, akli ve fiziki ciddi sorunları apaçık ortada bir siyasi parti lideri gözüne kestirdiklerine olmadık tehditler savuruyor; yetmedi mafya aparatı kılıklı adamlarını milletin üstüne salıyor. Daha da ileri gidiyor; son konuşmasında yargıyı muhaliflerini susturmak için silah olarak kullandığını, baskı altında tutup yönlendirdiğini itiraf ediyor.
Nereye gidiyoruz? Yaşı hayli ilerlemiş o siyasetçinin ağzıyla sorayım. Ne yapılmak istenmektedir? İkinci sorum da kendi ifademle: Devlet sadece Platon’un (Antik Yunan filozof, bizdeki ismiyle Eflatun) kitabının başlığı mı?
Eflatun demişken sizlere bir anımı anlatıp yazıyı bitireyim. Yıllar önce Nazım Hikmet’in avukatlarından ünlü hukukçu Mehmet Ali Cimcoz’dan dinlemiştim. Şöyle:
Mehmet Ali Cimcoz ve yazar-eğitimci Sabahattin Eyüboğlu 1950’li yılların sonunda, İstanbul’da bir yayınevi kurarlar. Yayınevinin ilk bastığı kitap Eflatun’un Devlet’idir. Devlet’i Cimcoz ve Eyüboğlu ortaklaşa Türkçe’ye tercüme ederler. Kitap baskıdan çıkar. Cimcoz ve Eyüboğlu kitabı kendi dağıtım elemanlarına verip kitapevlerine teslim etmesini söylerler. Aradan saatler geçer, dağıtımcıdan ses yok. Ertesi gün dağıtımcıyı Cağaloğlu’na yakın Yeşildirek Karakolu’nda bulurlar. Meğer polisler dağıtımcının kamyonunu çevirip araçta ne olduğunu sormuşlar. Dağıtımcı adamcağız da kitabı göstermiş. Polislerin tepkisi şu olmuş:”Ulan, devletin kırmızısını, yeşilini biliyorduk ama eflatununu ilk defa duyuyoruz. Gel bakalım karakola da hangi örgütten olduğunu anlat.”
Bilmeyenleriniz için size Devlet isimli kitabın içeriğinden de biraz söz edeyim. M.Ö. 428-347 yılları arasında yaşamış Platon ya da Eflatun, üniversitelerin temeli olan Academia’nın kurucusu ve kendisinin de hocası Sokrates’i konuşturduğu Devlet’te iyilik, eşitlik, güçlülük, haklılık gibi insanlık durumlarını irdeleyerek hayalindeki en iyi devleti anlatıyor.
Bizim ise 100 yılı aşkın zamandır devlet yönetimi anlayışımız bu. Eflatun devletimiz hepimize hayırlı olsun!