İstanbul
Kapalı
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,6648 %-0.01
37,2417 %0.13
103.976,48 %-2.464
3.159,48 0,00
Ara

Bir bayram nostaljisi

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Bir bayram nostaljisi

Eskilerin deyimiyle, ah nerede o eski bayramlar? Gerçekten de öyle. Şu pandemi hepimizin ağzının tadını kaçırdığından  beri ne şekeri biliyoruz ne de bayramı. O kadarla kalsa... Yıllardır bu ülkede bir tartışmadır gidiyor. Bir kısım zevat, dayandırdıkları kaynağı meçhul iddialarında ısrar ediyor bu bayramın adı Ramazan Bayramı’dır diye. Oysa bizler, özellikle eski İstanbullular biliriz ki Ramazan ayının ardından gelen bayramın adı Şeker Bayramı’dır. Burası Türkiye.

Bunları yazarken aklım çocukluğumun Şeker Bayramları’na ve öncesinde yapılan hazırlıklara gitti. Aman efendim, bir telaş bir telaş. Bayramın birinci günü sabah erkenden eve misafirler gelmeye başlar. Adettendir, ya da bizim ailenin adetindendir. Mutlaka Kadıköy’e gidilecek, İskele Meydanı’nda dolmuştan inilecek ve Muvakkithane Caddesi’ne doğru yürünecek.

Yüz metre kadar solda Şekerci Cemilzade’nin küçücük dükkanı var. Karşısında Hacı Bekir. Anne ısrarla Şekerci Cemilzade’den alış veriş eder. Nedense Hacı Bekir’e pek iltifat etmez. Dükkandan içeri girilir. Mutlaka badem ezmesi ve fıstıklı lokum alınacaktır. Eh, evdekilere atıştırmalık olsun diye torbaya karışık akide şekeri de konulur. Çünkü badem ezmesiyle lokum gelecek misafirlere ikram içindir.

Aynı sırada biraz ilerde Kars Pastanesi. Orada da soup anglaise yenir. Hiç değişmez, alışkanlık haline gelmiş uğraklardır buraları. Beyaz Fırın’dan da gevrek ve çörek... İlerde bir Tekel bayii var. Mutlaka bir kaç şişe likör ve vermut alınacak. Şeker tabağı yanında küçük, özel kadehlerde  likör ya da vermut ikram edilecektir. Köşede Yeşil Yayla var. Niko’nun şarkütörisi. Olur ya yemeğe misafir kalır, mezelik almak gerekir. Zaten Şeker Bayramı’nın ilk akşamı Nuri enişte mutlaka bir rakı sofrası ister. Rakıyı da küçük kadehlerde, su koymadan içer. Nuri eniştenin rakısını unutmak olmaz.

Eve dönülür. Anne misafirler için alınanları sıkı sıkı bir yerlere saklar. Olur ya çocuklar bulup hepsini bitirebilirler. Gelenlere son dakikada rezil olmak da var. Lükör ve vermut öyle şişeyle ikram edilmez. Özel , kapaklı sürahilerine doldurulur. Büfenin camlı bölmesine yerleştirilir.

Ama burada Leyla faktörü unutulmuştur. Çünkü daha o yaşında likör ve vermuttan küçük Leyla çok hoşlanmaktadır. Anne sürahilerle işini bitirip yukarı kata çıkınca Leyla sürahilerden birinin tıpasını açar. Likörden bir kocaman yudum çeker, çeker ama halayı unutmuştur. Hala,”Sen ne yapıyorsun orada bakayım?” diye üstüne gelince sürahi elinden yere düşer; tuzla buz. Yere dökülen likörleri ve kristal parçacıkları toplamak halaya düşmüş, Leyla da cezayı yemiştir.

Derken arife günü akşam üzeri olur. Anne şekerler sağ salim yerinde duruyor mu diye salondaki, uzun yıllardır kullanılmayan Salamandra sobanın içini açınca ne görsün? Şekerler toz olup uçmuş. Kim yapmış? Çocuklar sorguya dizilir. Üç büyük, biz bir şey bilmiyoruz, Leyla yapmıştır, diye suçu inkar eder. Olay gene Leyla’nın başına patlar. Bu arada anne, eski felaketlerden öğrendiği deneyimle babaya telefon edip eve dönerken Şekerci Cemilzade’den lokum ve badem ezmesi takviyesi yapmasını tembihler. Likör ve vermut takviyesinde sorun yoktur. Çünkü bakkal Koço bir telefon uzaklığındadır. Eve hemen servis yapar.

Bayramın birinci günü arifeye kıyasla daha sakin, kazasız belasız geçer. İkinci gün mutlaka dayılar ve teyzeye gidilecektir. Orada da likör ve şeker, çikolata ikramı boldur. Leyla’nın keyfine diyecek yoktur.

Teyze ve dayıların oturdukları Laleli’deki  eve gidilir. Terbiyeli terbiyeli bir süre oturulur. Sonra ikram başlar. İşte orada skandal patlak verir. Teyze frambuaz likörü, çikolata ikramına başlamıştır. Leyla önce son derece terbiyeli, bir çikolatayı ağzına atar. Ama bir tane onu kesmez tabii. Bir ikinci. Bu arada karşıda, masanın üstünde likör şişesi ona göz kırpmaktadır.

Çevresine şöyle bir bakar. Bütün aile sohbete dalmıştır. Leyla likör şişesini kaptığı gibi merdiven altına saklanır. Sonra mı? Sonrası biraz karışık. Gözlerini açtığında sabah olmuştur. Anneden de babadan da sıkı bir azar ve ceza. Cezaevine gönderiliş. Yani anneyle babanın odasındaki yerli dolabın içine gün boyu kapatılmak. Ve finale Bayram!

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *