İstanbul
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,7521 %0
37,3298 %-0.54
102.308,77 %2.632
3.177,28 0,84
Ara

Yüreğimdeki Sızı ya da Pirinç Tökezleme Taşları

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Yüreğimdeki Sızı ya da Pirinç Tökezleme Taşları

Sevgili Okurlarım…

Bir önceki yazımda Berlin Soykırım Anıtı’nda, yeğenim Cem Telvi’nin çektiği, köşemi de süsleyen fotoğrafın öyküsünü ve o mistik yerin bende uyandırdığı hislerden bahsetmiştim.

Esasen yazız yayınlandıktan sonra bir eksiklik hissettim. Bunu da sizlere aktarmak istiyorum.

Holokost Anıtı’na doğru giderken ana cadde kenarındaki kaldırımların üzerine serpiştirilmiş bazı plaketler dikkatimi çekti. Pirinçten yapılmış bu plaketlerin üzerinde bazı isimler ve tarihler vardı. 

Rehberimiz, kaldırıma yerleştirilen plaketlerin hikayesini anlattı; ben de size aktarıyorum.

Her şeyden önce plaketler rastgele konulmamış. Önümüzdeki plakette, hemen karşısındaki aparmanda bir Yahudi’nin Nazilerin en acımasız birlikleri olan SS’ler tarafından evinden zorla alınıp götürülmüş ve akıbetleri meçhul, bir daha kendilerinden haber alınamayan kişilere ait.

Rehberimize, “Bu plaket işini kim yaptı, kim düşündü?” diye sordum; anlattı…

Sanatçı Gunter Demnig planlamış plaket projesini. 1966’da sadece iki plaket ile başladığı bu serüveni yıllardır sürdürüyormuş. 



Nazilerin işgal ettikleri yerlerde öldürdükleri insanlar için bugün yaklaşık 60.000 plaket, bir başka deyişle “Tökezleme Taşı” yerleştirilmiş kaldırımlara. Sanatçı Gunter Demnig ilk iki taşı ölenlerin oturduğu evin önündeki kaldırıma, yaşayan torunları ile beraber yerleştirmiş. 

Almanya Berlin’den başlayan bu akım, Nazilerin hunharca yok ettiği her ülkede çığ gibi yayılmış. Artık sadece Berlin’in kaldırımlarında değil, Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da, İtalya’da, Fransa’da, Çekya’da, Slovakya’da, Avusturya’da kaldırımlar, pirinçten yapılmış, üzerinde isim ve tarihler olan “Tökezleme Taşlarıyla” dolu. İşin ilginç yanı, bu taşları görmek için rehber eşliğinde turlar bile düzenleniyormuş.

Bu pirinç taşları 2005’ten beri imal eden mimar Michael Friedrich- Friedlander, kendisini en çok etkileyen plaketlerin, Almanya’nın kuzeyindeki liman kenti Hamburg’da, bir yetimhanenin önündeki plaketler olduğunu söylüyor. Çünkü o noktadaki kaldırımda tam tamına 34 plaket var. Tökezleme taşlarında 30 yetim çocuğun ve yetimhane görevlisi 4 yetişkin insanın adı yazıyor. Michael Friedrich- Friedlander, “O plaketleri hazırlayıp kendi ellerimle kaldırıma monte ettim. Bunları yerleştirdikten sonra günlerce gözüme uyku girmedi, psikolojim düzelmedi” diyor.

Düşünün ki sevgili okurlarım, Nazi ölüm kamplarında 1,5 milyon çocuk öldürüldü!!! Rakamlar akıl almaz!!! Bu Tökezleme taşları bugün dünyanın en büyük Merkezsizleştirilmiş Anıtı…
Elbette ki bu taşlar, Nazi soykırımının tamamını yansıtmıyor. Sayı, soykırım daha büyük.  Ama bu bile sıradan insanları hatırlamanın, hatıralarını yaşatmanın, onları saygı ile anmanın bir yolu oldu. Düşünün ki bir gün aniden komşularınız ortadan kayboluyor. Akıbetleri hakkında da en ufak bir bilginiz olmuyor. Dahası bunu sormaya da korkuyorsunuz. Ne acı değil mi?

Muhalif’de köşe yazarı komşum Yakup Dıvrak Bey, “Almanya: Şairler ve Düşünürler ülkesi” başlıklı son yazısında Almanya’yı anlatmış o güzel kalemiyle. Çok da doğru bilgiler vermiş biz okuyucularına. 

O yazıyı okuyunca sormadan edemedim:
Bu kadar filozof, yazar, sanatçı, ilim adamı, müzisyen yetiştiren bir ulus, nasıl olur da bir çılgının peşinden gider?
Herhalde tarihçiler, psikologlar, sosyologlar bu konuda çok düşünecek ve yazmaya devam edecekler.

Bugün Berlin yüzde onluk Türk nüfusu ile “Küçük İstanbul” tabiriyle anılıyor. Yakup Dıvrak Bey’in vurguladığı gibi insan çeşitliliği de en büyük zenginliğidir. Dilerim ki insanlar çeşitlilikleri ile beraber, onun zenginliğini anlar ve sevgi ile yaşarlar.
Saygı ve Sevgilerimle...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *