İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4912 %0.03
36,6013 %0.03
3.445.090 %0.247
3.067,04 0,45
Ara

Özelleştirmenin özeleştirisi

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Özelleştirmenin özeleştirisi

İkinci dünya savaşından sonra özellikle 60'lı yıllarla birlikte dünyada başlayan özelleştirme uygulamaları başta Almanya olmak üzere İngiltere ve diğer ülkelerin de katılımı ile özellikle neoliberal ekonomik politikaların yoğun olarak uygulandığı 80'li yıllarda hız kazanarak devam etti.

Başlıca amaçlar; verimliliği artırmak, fiyatları düşürmek, devlet bütçesini küçültmekti. Özelleştirmede başat ülkelerin geldikleri seviyeye bakılırsa en azından neoliberal bakış açısıyla başarılı oldukları, amaçlarına ulaştıkları da söylenebilir.

Özelleştirme, kapitalist dünya görüşü içerisinde ekonomik hatta siyasi bir tercih olup yine bu çerçevede anlaşılabilir, kabul edilebilir.

Bizim özelleştirme serüvenimiz ise kapitalist dünyanınkinden biraz farklı gelişti.

Anavatan Partisi'nin iktidara geldiği 80'ler özelleştirmenin ülkemizde de gündeme geldiği yıllar oldu.

O dönemde özelleştirilmesi özellikle istenen KİT lerin verimsiz ve hantal yapısı, işleyişi  gazete ve televizyonlarda sıkça haber yapıldı ve bir anlamda toplum desteği de oluşturulmaya çalışıldı.

Pek çok kurum kuruluş tartışmalar, şaibeler arasında özelleştirildi. AKP dönemi ise hız ve yöntem olarak özelleştirmeyi bambaşka bir boyuta taşıdı.

Peki sorun neredeydi?

Sorunun birinci boyutu  yapılmak istenilenin özelleştirme mi, yoksa satılma mı olduğu.

Özelleştirmeyi ekonomik ve sosyal boyutları ile dünya standartlarında gerçekleştirmediğimizden yani çalışanların iş ve gelir güvencesi sağlanmadan, kamu bu sektörden çekildikten sonra o sektördeki piyasanın durumu değerlendirilmeden, verimlilik artışına ve yatırımlara ilişkin garantiler alınmadan ve daha pek çok özelleştirme standardına uyulmadan gerçekleştirdiğimizden yapılan özelleştirmeden daha çok sat gitsin mantığına uygun olmuştur.

Bir başka sorun ise 80'lerden bugüne yüzlerce kurum kuruluşun satılması ile gerçekleştirilen özelleştirmeler sonrasında sağlanan kaynakların ülke ekonomisine bir katkısının olup olmadığı tartışmasıdır.

Özelleştirme sonrasında bu kurumların personel sayısındaki değişim nedir?

Özelleştirme sonrasında yeni yönetimlerin yatırım ve verimlilik taahhüdü var mıdır ? Varsa bu taahhütlerin takibi yapılıyor mu?

Bu soruların pek çoğunun cevabını süreci biraz takip eden herkes biliyor aslında.

Kurumları tek tek ele almaya gerek yok. Mümkün de değil.

Dünyanın en yavaş iletişim operatörleri, son derece sorunlu elektrik dağıtım şirketleri, kapanan fabrikalar, işsiz kalan çalışanlar, çevre sorunları..

Neydi özelleştirmenin mantığı?

Verimliliği artırmak.

Fiyatları düşürmek, dengelemek.

Devlet bütçesini küçültmek.

Maalesef bunların hiçbirinin gerçekleşmediğini hepimiz görüyoruz.

Kurumların kime, kaça ve ne şartlarda satıldığına ilişkin şaibeler, özelleştirilmesinin yararlı olacağı düşüncesinin her zaman önüne geçti.

Devletin personel sayısı azalmadı.  Daha az ücretle ve güvencesiz çalışan sözleşmeli personele yönelildi.

Özelleştirmelerin fiyatlar üzerinde de olumlu bir etkisi olmadı.

İnsan kendine o meşhur soruyu sormaktan alamıyor.

Biz bu özelleştirmeleri niye yaptık?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *