“Hayal gücü eksikliği” iklim krizinin asıl nedeni
İklim Krizinin birçok nedeni olduğunu yıl boyunca yazdık, konuştuk. Bir çok platformda, bir çok uzman bu konuyu anlatmaya çalışıyor ama bir şey hep eksik kalıyor. Bu krizin yaratacağı korkunç sorunlar hayal edilemyor çünkü. Açıkçası bu krizin kökeninde üzücü bir hayal gücü eksikliği var.
Tabağınızda kalan yemeğin iklim krizi ile ne ilgisi olduğu bağlantısını kurmak hiç de kolay değil elbette. Ya da kış günü illaki sıcak arabaya binmek için çalışır vaziyette bırakılan arabaların, ya da klimaların, sıcak duşa girmek için akıtılan suyun, hatta avakado gibi tropikal gıdalar tüketmenin. Tüm bunların nasıl birbirine bağlı olduğunu, yaptığımız her bir faaliyetin gökyüzüne yaydığı karbondioksitin dünyamızı nasıl ısıttığını hayal edemiyoruz. Bazıları, son 300 yıla kadar bu kadar istikrarlı olan dünyanın artık istikrarsızlaştığını ve yeni tehlikelerle ve tehlikeli geri bildirim döngüleriyle dolu olduğunu göremiyor. Bazıları da görüyor ama gerekli olanı yapabileceğimizi hayal edemiyor.
Bildiğimiz dünya sona eriyor aslında. Fosil yakıt çağının sonu geldi, çünkü rezervler tükenmek üzere. Nasıl sona ereceği ve sonrasında ne olacağı bize bağlı. Yani zaten tükenmekte olan bu rezervlerin kulanılması hala devam ederse dünya eskisi gibi olmayacak, yaşanabilir bir dünyadan uzak olacak. Ama Fosil yakıt karşıtları kazanırsa, bu yakıtların kullanımı 2030'a kadar ve neredeyse tamamen 2050'ye kadar radikal bir şekilde azaltılacak. İşte o zaman İklim değişikliği gerçek bir değişimle karşılaşacak. Gelecek nesiller Fosil yakıt çağına bir yolsuzluk ve zehir çağı olarak bakacaklar. Şu anda genç olanların torunları, insanların bir zamanlar derin yeraltından çıkardıkları zehirli maddelerden nedeniyle hastalanan çocukların, ölen kuşların, evlerini barklarını bırakmak zorunda kalan insanların korkunç hikâyelerini duyacaklar.
Yeni bir yıla girerken umutsuzluğa kapılmadan iklim krizi ile mücadele etmenin farklı yollarını ele alalım istedim.
Lütfen öncelikle HAYAL EDİN. Yeşilin, kuşun, sincabın, buğday başaklarının, renk renk çiçeklerin, kirazın, çileğin, OLMADIĞI bir dünyayı hayal edin.
Umutsuz insanlardan uzak durun. Çok fazla insan umutsuzluklarını yaymayı sever ve şöyle der: "Çok geç" ve "Yapabileceğimiz hiçbir şey yok". Bunlar hiçbir şey yapmamak için bahanelerdir çünkü uzmanlar böyle söylemiyor. Çözüm yolları var.
En kötü senaryolar yerine en iyisini seçmek için hâlâ zamanımız var, ancak ne kadar uzun beklersek o kadar zorlaşıyor ve önlemler o kadar dramatik hale geliyor. Ne yapacağımızı biliyoruz ve bu bilgi her geçen gün daha da rafine ve kesin hale geliyor, aynı zamanda daha yaratıcı oluyor. Tek engel politikalar ve hayal gücü.
Sıkça duyulan bir diğer şikâyet ise "bu konuda kimse bir şey yapmıyor"dur. Ancak bu söylemi yine hiçbir şey yapmak istemeyenler söylüyorlar. Oysa yapılan çok şey var. Sadece daha fazlası yapılmalı. En önemli gösterge, vatandaşlardan güçlü politikacılara kadar birkaç yıl öncesine göre çok daha fazla insanın iklim konusunda endişe duymasıdır. Bunu kanıtlayan birçok araştırma mevcut.
Bireylerin bu konuda bilinçlenmesi ve yaptıkları çok önemli. Elbette hayvansal gıdalar tüketmekte tasarruflu olmak veya hava yollarını daha az kullanmak gibi yaşam tarzlarının önemi büyük ancak, Dünyanın değişebilmesi için bu ve benzeri davranış şekillerini benimseyen kişilerin sayısısı daha fazla olmalı. Dünyanın değişimi bir kişinin bir şeyi tüketmesi veya tüketmemesiyle gerçekleşmeyecek. Dünya vatandaşları olarak, katılım sorumluluğumuz var. Unutulmamalı ki değerler ve duygular bulaşıcıdır.Toplu halde vatandaşlar olarak, değişimi etkileme gücüne sahibiz. Bireysel seçimler yavaşça ölçeklenebilir veya bazen katalizör olabilir, ancak yavaşlama için zamanımız kalmadı.
Şanslıyız ki gelecek henüz yazılmadı. Tam da şimdi yazıyoruz. Verilecek kararlarla dünyanın ve çocuklarımızın geleceğini bizler belirleyeceğiz.
2015 yılında Christiana Figueres, 192 ülkeyi Paris'te başarılı bir küresel iklim antlaşmasına götürdü. Ancak ilk kez görevi üstlenmesi istendiğinde, bunun imkansız olduğunu söyledi. Yine de üstlendi ve antlaşmanın duyurulmasından önceki gece etrafındaki insanlar hala bunun imkansız olduğunu söylüyor ve başarısızlığa hazırlanıyorlardı. Gelinen noktada Paris anlaşmasının önemini hep birlikte görüyoruz.
En başta belirttim evet gelecek hakkında düşünmek hayal gücü gerektirir, ancak aynı zamanda kesinlik de gerektirir. İklim yalanlarının dalgaları onlarca yıldır kamuoyunu sardı. İklim inkârcılarının yaptıkları onca lobi çalışmasına rağmen, bu furya yaşanan gerçekler karşısında büyük ölçüde sona erdi. Ancak yerini de şimdi “evet iklim krizi var ama yapılacak bir şey yok” söylemleri aldı.
Bizler, iklim değişikliğinin ulaştığı ölçeği ve sonuçları ile yüzleşen ilk nesilleriz. Ancak bir tür tehdit altında yaşayan veya gelecekten korkan ilk nesil değiliz. Nazi Almanyası'nın ölüm kamplarındaki cesur insanlar, toprakları çalındığında, nüfusları yok edildiğinde ve sömürgeci egemenlik hayatlarını ve kültürlerini mümkün olan her şekilde altüst ettiğinde, dünyalarının sonunu çoktan yaşamış olan birçok sömürülen insan, savaş bombalarının katlettiği çocukların yok olan ülkeleri… Bu koşullara dayanmak için gerekenler neredeyse hayal edilemez.
Gelecek henüz yazılmadı, ancak geçmişi okuyarak, o geleceği şekillendirmemize yardımcı olabilecek şeyleri görürüz. Umut, şeylerin farklı olma olasılığında yatar. Umutsuzluk ve depresyon genellikle hiçbir şeyin değişmeyeceği veya bu değişimi yapma kapasitemizin olmadığı hissinden kaynaklanır. O neden ile değişime hazır olmak, değişim için de olabileceklerin HAYAL EDİLMESİ çok önemli.
Evet İklim kaosu da, bu dünyada güzel olan şeyleri kaybedeceğimiz korkusunu yaşatıyor. Ama yazımın ilk başında hayal ettiklerimizi şimdi de 50 yıl ve 100 yıl sonra umut bakış açısı ile hayal edelim. Yeşilin, kuşun, sincabın, buğday başaklarının, renk renk çiçeklerin, kirazın, çileğin, OLDUĞU bir dünyayı hayal edelim.
2025 yılında başta Hayal Gücünüzün artması dileğimle, sağlık ve huzur diyorum.