İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4702 %-0.05
36,5529 %-0.12
3.529.021 %2.978
3.072,37 0,62
Ara

Anne lütfen bize kızma

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Anne lütfen bize kızma

Sevgili okurlarım,

Eminim ki benim gibi sizin de yüreğiniz yanıyordur!..

Nasıl yanmasın ki?

Daha son yazımın mürekkebi kurumadı. Tabiat Ana’nın öfkesi üzerine yazmıştım. Seller, hortumlar ve diğer felaketlerden bahsetmiştim. Henüz içimizi acıtan, üzüntüden kalbimizi sıkıştıran orman yangınları başlamamıştı.

Bu seneki yangınlar geçmiş yıllarda yaşadıklarımıza nazaran kelimenin tam anlamıyla korkunçtu. Cennet vatanımızın yemyeşil müstesna köşelerinde çıkan yangınlarda o güzelim çam ağaçlarının, köknarların her türlü bitki örtüsünün cayır cayır yanışını çaresizlik ve dehşet içinde izledik. Sadece ağaçlar mı, ormanı evi bilmiş, yaban hayatın temsilcileri sevimli hayvanlar, kuşlar ve insanlar can verdi…

Bilim adamları yıllardır uyarıyor, küresel ısınmanın tehlikeleri üzerine. Atmosfere karbon salınımını azaltacak önlemler için çağrı üzerine çağrı yapıyorlar. Bütün bunlara rağmen insanoğlunun Tabiat Ana’ya karşı yaptığı saygısızlığı ve hatta kötülükleri kavramakta zorluk çekiyorum inanın…

Çoğunuz bir şekilde rastlamışsınızdır bir Kızılderili reisin şu özlü sözüne:

Son su damlası bittiğinde,
Son ağaç öldüğünde,
Son balık yok olduğunda,
Beyaz adam paranın yenilip içilmediğini öğrenecek…

Tabiat dört buçuk milyon yıldır var dünyamızda. Duvar resimlerinden, fosillerden biliyoruz ki bizden önce değişik çok sayıda tür yaşıyordu dünyamızda. Ama nesilleri tükendi. Hayat ise devam ediyor. Çünkü tabiat hep kendini yeniliyor…

İnsanlık tarihindeki bu yok oluşlar sanki olmamış gibi bizler doğayı tahrip etmeye devam ediyoruz. Sanki hepsi bize lazımmış gibi yeni inşaatlar, yeni maden alanları için ormanları yok ediyoruz. Bir derde çare olmayacak ölçüde elektrik üretmek için dereleri tahrip edip doğanın dengesini bozuyoruz. Gölleri kurutup, buzulların erimesine neden olacak vurdumduymazlığa devam ediyoruz.

Bu noktada sormak istiyorum. Acaba sadece karnını doyurmak için bir ceylanı boğazlayan aslan mı daha gaddar yoksa keyfi, lüksü için doğayı tahrip eden insan mı? Yaşadıklarımız gösteriyor ki en gaddar canlı yine insan. Tüm canlılar en çok insandan korkuyor. İşte bu yüzden hububat tarlalarında ya da meyve bahçelerinde kuşları korkutmak için dikilen korkuluklar bile insan şeklinde…

Her neslin yaşarken kendinden sonraki nesillere daha yaşanılır bir dünya bırakma vazifesi var. Ben bunun ön şart olduğunu düşünüyorum. Bu vazifeyi aileden başlayarak çocuklarımızın beynine nakşetmemiz lazım. İlkokuldan itibaren bu yönde bir bilincin muhakkak verilmesi gerekiyor. Ve her medyamızın da bu yönde yayınlarla bu bilinci pekiştirmesi zarureti bulunuyor. Çünkü başka dünya yok!..

Ben vazgeçilmez bir optimist ve savaşçıyım!.. İnandığım bir şey için her şart altında bıkmadan usanmadan mücadele etmek gibi bir huyum var. Bu mücadele gücünü de ümit etmekten alıyorum.

Bizim halkımızın son yangınlardaki mücadele azmini görünce bu konuda yalnız olmadığımı hissettim. Gördüm ki bir felaketi sonlandırmak için bir araya gelen insanlar daha bilinçli daha sevgi ile yaklaşıyorlar mevzuya ve birbirlerine. Bu durum gelecek nesillerimiz, Dünyamız ve Tabiat Anamız adına beni ümitlendiriyor.

Haydi kardeşlerim; Tabiat Anamıza hep beraber daha iyi bakalım, onu sevelim, ona saygı duyalım. Çünkü Ana bizi hayata getirendir ve bir tanedir.

Sevgi ve Saygılarımla

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *