İstanbul
Kapalı
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,6550 %0.09
37,2686 %0.3
104.946,11 %0.493
3.162,56 0,68
Ara

Görkem ve İtibar

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Görkem ve İtibar

Bu hafta başında New York’taki Türk Evi binasının şaşaalı bir törenle AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açılışının haberlerini okudum. Özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın törende yaptığı konuşmaya odaklandım. Eksik olmasın, Türk Evi’ni 1977’de Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’na kazandıran merhum 9.Cumhurbaşkanı (o dönem Başbakandı) Süleyman Demirel ve dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’e bir cümleyle teşekkür etti. Ama bir ismi unuttu. O da emekli büyükelçi Üner Kırdar.

Baba dostum Lütfi Kırdar’ın oğlu olan değerli ağabeyim Üner Kırdar’la geçen gün konuşurken  bana 1977’de Türk Evi binasının Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı tarafından satın alınış öyküsünü anlattı. Ben de size naklediyorum.

1977 yılında Türkiye Cumhuriyeti hazinesi 70 cent’e muhtaçtır. Ama Türkiye’nin dış temsilciliklerinin de karşılanması gereken önemli ihtiyaçları vardır. Dünyada en önemli diplomatik misyonlarından biri olan New York’taki BM Daimi Temsilciliği’nin bir binası yoktur. Tam o sırada dünyaca ünlü bilgisayar şirketi IBM, New York First Avenue üstünde, BM merkezinin tam karşısındaki 1958 yapımı 12 katlı binasını satışa çıkarır. Büyükelçi Üner Kırdar o sırada BM Kalkınma Programı (UNDP) Başkan Baş Danışmanıdır. IBM binasının satışa çıktığını öğrenince baba dostu İhsan Sabri Çağlayangil’i arar. Binanın Türkiye’nin BM Daimi Temsilciliği için ideal bir konumda olduğunu anlatır. Üstelik de fiyatı çok ucuzdur: 3 milyon dolar.

Ne var ki sorun paradadır. Ama kelepir fiyata binayı da kaçırmak istemezler. Bugün, yerine yapılanın  değeri 10 milyar doların üstünde olduğu söylenen 12 katlı IBM binası, para zorlukla denkleştirilerek satın alınır. İsmi de Türk Evi olur. İçinde Türkiye’nin BM Daimi Temsilciliği, New York Başkonsolosluğu, ataşe ofisleri bulunmaktadır.

Binaya kaç kere gidip geldiğimi hatırlamıyorum. Çok sayıda BM Daimi Temsilcisi Büyükelçiyi Türk Evi’nde ziyaret ettim.Şimdi bakıyorum da sanki eski Türk Evi  yokmuş, boş arsaya sıfırdan 30 küsur katlı bir bina çıkılmış gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Buna da ilk isyan edenlerden birisi emekli büyükelçi ağabeyim Üner Kırdar. Peki, Türk Evi’nde yıllarca görev yapmış eski büyükelçilerimizin söyleyecek hiç bir sözleri olmamalı mıydı?

Örneğin aklıma gelenler, başta Feridun Sinirlioğlu (şimdi Saray’da Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı), Ertuğrul Apakan, Hüseyin Çelem, İlter Türkmen, Ümit Pamir, Volkan Vural..

Şunu da sorayım: Acaba bizler neden görkemli binaların, gösterişin itibara itibar katacağı gibi yanlış bir sanı içindeyiz? Mütevazı binalarda da itibarlı, doğru işler yapılamaz mı? Aklıma takılan bir başka noktaya da değinmeden geçemeyeceğim. Türkiye bir yıldır BM Genel Kurul dönem başkanlığı yaptı. Merak ediyorum, bu Covid-19 pandemisi hercümerci yaşanır ve bütün dünya ülkeleri salgınla işbirliği halinde savaşmak yerine ayrışırken pandemiyle ortak mücadele  için bir olağanüstü genel kurul çağırısında bulundu mu Türkiye Cumhuriyeti’nin BM nezdindeki Daimi Temsilciliği? Okuduğum hiç bir haberde böyle bir çağırı yapıldığını görmedim. Bilen varsa lütfen söylesin. Peki. Türkiye’nin BM Genel Kurulu dönem başkanlığı boyunca geçen bir yıl içinde Ankara’nın uluslararası topluma başka elle tutulur bir çağırısı oldu mu?

Üzgünüm, ülkenin dış politikalarının Dışişleri Bakanlığı’nın iyi yetişmiş, liyakatlı diplomatları tarafından oluşturulması gerektiğini söylemek zorundayım. Dış politikayı bakanlık dışında başka yerlerde çizmeye kalktığınız zaman olmuyor; işler yürümüyor.  Bu notu da buraya düşmek istedim.

İçimi en çok acıtan husus da  bir zamanlar ülkenin göz bebeği, temel kuruluşlarından Dışişleri Bakanlığı’nın bugünkü üzülünecek hali. Pek çok değerli büyükelçiye ve diplomata hocalık yapmış olan, Cumhuriyet Dışişleri Bakanlığı’nın ilk Baş Hukuk Müşaviri  büyükbabam Büyükelçi Hüseyin Avni Karagülle bugünleri görseydi acaba ne derdi?

İtibardan tasarruf olmaz, doğru. Ama o gerçek itibarı görkemli binalar ve gösterişle sağlayamazsınız. Bilmem anlatabildim mi?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *