İstanbul
Orta şiddetli yağmur
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,4679 %-0.04
36,6762 %0.23
3.511.629 %2.251
3.057,91 0,15
Ara

Bir masal ve o masalın sonu!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Bir masal ve o masalın sonu!

Gerimizde kalan 23 Ekim günü, İstanbul Türkçesinin son şuh şairi Orhan Seyfi Orhon’un yüz otuz birinci yaş günüydü. Kim hatırlar, hakkında neler söyler düşüncesiyle İnternete baktığımda gördüm ki meğer biz Orhan Seyfi Bey’i bilirmişiz. Fakat şair, yazar değil de bir masal kahramanı olarak!

Orhan Seyfi Orhon’un, Yusuf Nalkesen tarafından Muhayyer kürdi makamında bestelenmiş, dillere pelesenk olmuş bir şarkısı vardır. “Hani o bırakıp giderken seni / Bu öksüz tavrımı takmayacaktın / Alnına koyarken veda buseni / Yüzüme bu türlü bakmayacaktın…”, diye başlayan, devrin hemen bütün meşhur icracılarının okuduğu hakikaten güzel bir şarkıdır bu… Hâlâ daha okunur da, dinlenir de…

Mesele de buradan kaynaklanır. Öyle ya, hâlâ okunduğuna göre içleri acıtan bir hikâyesi olmalıdır şiirin… Bize göre şair olan gün yüzü görmemelidir. Yazdığı da illa acıtacaktır çünkü biz gittikçe arabeskleşen bir mazoşizmin pençesine düşmüşüzdür ne yazık… Acı acı gülmekten, kısık kısık ağlamaktan, uzak uzak sevmekten, yakın yakın sövmekten hoşlanan bir millet haline gelmişizdir…

Uydurulan masal da bol bol acı veren cinsten. Güya o tatlı şair, o ince adam Orhan Seyfi Orhon bu şiiri kanserden ölen kızcağızına yazmış! Bu şiiri okuyup beğenen Yusuf Nalkesen de o hissiyatla bestelemiş! Olacak iş mi! Şair şiirini böyle bir haletiruhiyede yazacak, bestesi eğlence yerlerinde okunacak! Efendim, bir kere İstanbul nezaketine uymaz böylesi. Bestekâr dahi bilir hikâyesini, el atmaz bu çeşit şiirlere… Üstelik Orhan Seyfi Orhon gibi Boğaz’ın ılık havasını teneffüs etmiş zatlardan, şimdikiler gibi hayata arabesk, mazoşist, koyu-lacivert bakması beklenemez! Onlar beyefendi yaşadılar, sıcacık bir Türkçe konuşup yazdılar ve gittiler…

Türkçenin en hâlis şairlerinden Orhan Seyfi Bey’in sanki içine doğmuş vefatından sonra hakkında yalanlar uydurulacağı. Şöyle seslenmişti “Vasiyet” başlıklı şiirinde:

“Dostlarım toplanın öldüğüm zaman,

Riyayı o günlük bir yana atın!

Tutunuz tabutun bir kenarından;

Bir derin çukura beni fırlatın!

 

Yüzyüze getirmez bizi asırlar,

Meydana vurulsun saklanan sırlar,

Sayılsın şahsıma ait kusurlar,

Korkmayın içine yalan da katın!”

İşin tuhafı sadece öldüğü zaman değil; öldükten kırk-elli sene sonra bile hakkında söylenenlere yalan katılmaya devam etmesidir…

Ayıptır!

Orhan Seyfi Bey’in bir tek evladı, bir tek kızı vardı: Sevin Şeyhun (Orhon). Kendisiyle Orhan Seyfi Orhon hakkında bir kitap hazırlarken tanışmıştık. Dünya iyisiydi, artık kalmamış bir terbiyeden yetişmişti, İstanbul hanımefendilerinin sonuncularındandı… Bu yalanı duymuş ve ne kadar üzülmüştü. “Kitapta bu yalanı da düzeltirseniz sevinirim”, demişti olanca zarafetiyle… Klavye başında uydurulan bir yalan, kaç kişinin kalbini kırmış kimin umrunda tabii!

Maalesef kitabın basıldığını göremedi; Sevin Hanım’ı geçtiğimiz yaz ortasında, 30 Haziran günü kaybettik. Kıymetli ailesine; kızı Yeşim Hanım’a, oğlu Ahmet Bey’e, torunu Ömer Bey’e tekrar başsağlığı dilerim; artık rastlayamayacağımız güzel insanlar onlar…

Orhan Seyfi Orhon’un vefatının ardından bugün bile yalan yazanlar var. Olacaktır da, çağın getirdiği maalesef bu… Peki Orhan Seyfi Bey ile ölen Türkçenin ardından kim şiir yazacak? Yalandan değil ama gerçekten!

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *