Çile!
Bizi birleştiren o kadar az şey kaldı ki, düşünmeden bulamıyor insan… Ayrımlar derinleştiriliyor, farklılıklar ötekileştiriliyor…
Gittikçe azalan öpülecek ellerin yerini, çatılacak fikirlerle doldurmaya uğraşıyoruz…
Aynı havayı teneffüs eden ciğerlerden biri diğerini beş para etmezlikle suçluyor! Bunu yaparken muhtemelen o ucuz zannettiği ciğerin saldığı karbondioksite maruz kalıyor…
Her milleti bir arada tutan kelimeler vardır ya: refah, sevgi, mutluluk, huzur, saygı, hoşgörü, sevinç, neşe gibi… Bunlardan hangisi hepimizin ortaklaşa paylaştığı bir kelimedir söyleyiniz? Beğenmediği fikri acizlikle suçlayanda hoşgörü; öğretmeninin acımasızca dövdüğü yavrucakta mutluluk; ucuz ekmek kuyruğunda saatlerce bekleyen emeklide refah; boşandığı eşinden devamlı şiddet görmeye devam eden kadıncağızda huzur ne arasın!
İlla hepimizi kucaklayan bir kelime arıyorsak, bu maalesef “çile”dir! Zengininden, fakirine; cahilinden, âlimine; gencinden, yaşlısına bu memlekette herkesin kapısını en az bir kez çalan bir istenmeyen misafirdir o…
Farklılıklar, mesafeler, ayrı düşünceler vız gelir “çile”ye… Her vatandaşımızın gönlünde kendince bir “çile” yatar!
Klâsik Türk Mûsıkîsinin üstadı Sadettin Kaynak, “Çile bülbülüm çile…” diye figan ederken; Arabesk müziğinin meşhur ismi Orhan Gencebay da ağlata ağlata, “Dertler benim, çile benim…”, Pop müziğinin “Megastar”ı Tarkan dans ederek, “Sürü sürü bir sürü çile…” der! Biri figân eder, biri cıgara yaktırır, biri dans ettirir… Tek müşterek noktaları şarkılarındaki “çile”dir…
Gözyaşlarıyla vatanını terk ederek yurtdışında türlü sıkıntılara göğüs gererek çalışmak zorunda kalan genç beyinlerin yaşadığıyla; vatanında, hem de baba toprağı öz memleketinde zararına tarım yapan, borçların çığı altında kalan çiftçinin yaşadığı kilometrelerce uzaklığa rağmen aynıdır, “çile”dir!
Devamlı değişen sınav sistemine ayak uydurmaya çalışırken meçhûle doğru kayan gençlerle; kılı kırk yararak alışveriş yerine soyguna çıkan emekliler aralarındaki yaş farkına bakmaksızın “çile”nin potasında kaynaşmazlar mı?
Şeriatçi Necip Fazıl Kısakürek’in bir şiir kitabıyla ile laikliğin yılmaz savunucusu Falih Rıfkı Atay’ın bir fıkra kitabının ismi bile o acı, kaderimize kazımış kelimedir: Çile! Bu iki benzemez edibi yan yana getirmeyi başaran kelime de odur…
Gönül ister ki yeni yılda bu kasvetli kelime yerine bir güzel kelimede buluşalım… Ama arzumu duyan, ka’le alan olur mu? Öyle ya şairin dediği gibi:
Güle gûş ettiremez boş yere bülbül inler,
Varak-ı mihr ü vefâyı kim okur, kim dinler?