İstanbul
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,7508 %0.01
37,3191 %-0.56
103.034,54 %3.513
3.172,74 0,69
Ara

Almanya: Şairler ve Düşünürler Ülkesi

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Almanya: Şairler ve Düşünürler Ülkesi


“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir…” 
Mustafa Kemal ATATÜRK

Almanya: Şairler ve Düşünürler Ülkesi

Daha fazlası efendim, daha fazlası. Almanya, sadece şairler ve düşünürler ülkesi değil; aynı zamanda bir bilim ve göç ülkesi.

Başka türlüsü de mümkün değil zaten. Almanya, coğrafi konumu gereği tam bir göç ülkesi. Bu ülkenin doğu-batı ve kuzey-güney akslarına göz atarsak, hemen görürüz ki, ülke bir köprü görevi görüyor. Zorunlu göçlerin dışında, devlet politikası gereği alınan göçlerin tarihi de hayli eskiye dayanıyor: Daha 1870’lerde doğudan iş gücü alınıyor, başta Polonya’dan olmak üzere. Birinci Dünya Savaşı öncesinde inşa edilen yollar ve otobanlarda İtalyan işçilerin emeği çok. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra alınan işçilerin başını gene İtalyanlar çekiyor. Ve bu işgücü alımı İspanyollar, Yugoslavlar, Yunanlar ve Türkler ile devam ediyor...

Günümüzdeki nüfus bu geçmişi çok güzel yansıtıyor. Yaklaşık 83 milyonluk Alman ulusunun her 4 kişisinden biri göçmen kökenli. Yani Almanya’da yaşayanların 21,2 milyonu göçmen kökenli, yaklaşık %26… Bunların 11,1 milyonu Alman vatandaşlığına geçmiş. 10,1 milyon ise bir başka ülkenin pasaportuyla Almanya’da yaşıyor. Bunlara ilaveten, Almanya’da, halen başvurusu mahkemede olan, yaklaşık 400 bin sığınmacı ve yaklaşık 1,1 milyon mülteci olmak üzere toplam 1,5 milyonluk bir yabancı grubu daha bulunuyor.

Bu göç hikayesinin öncesi de var: Yahudiler yaklaşık 1700 yıldır ve Fransa’dan göçmek/kaçmak durumunda kalan Huganotlar ise 350 yıldır Almanya’da yaşıyor. 

Bu harmanlanmış topluluktan, bu bileşimden elbette ki şairler, düşünürler ve bilim insanları çıkar... Göç, sonuç itibarıyla progresif ve verimli bir süreçtir. Velev ki ilk kuşaklar çok sancılı bir süreçten geçmek zorunda kalsalar da...

İşte bu sancılı ve meşakkatli sürecin son verimi de Türkiye kökenliler olmaya başladı... Mainz´de, BioNTech firmasının kurucuları ve halen yöneticileri olan, COVİD-19 aşısını bulan, Dr. Özlem TÜRECİ ve Prof. Dr. Uğur ŞAHİN geçen cuma günü, Berlin’de Almanya Federal Cumhuriyeti’nin başarılı insanlara verdiği en büyük nişanı, “Yıldızlı Federal Liyakat Nişanı”nı (Bundesverdienstkreuz mit Stern) aldılar.


Bilime verilen değer...

Almanya şansölyesi Angela MERKEL’in de hazır bulunduğu bu “Nişan Töreni” siyaset bilimi okutulan üniversitelerde gösterilmeli, incelenmeli bence. Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter STEINMEIER müthiş bir konuşma yapıyor. Madalya alan bilim insanlarının isimleri özenle, Türkçe olarak telaffuz ediliyor. Alman görsel medyasında çalışan ve Türkçe isimleri bir garip telaffuz eden hatunlara ve genç spikerlere ders olur inşallah. Tören haberinde bile Prof. Dr. Uğur ŞAHİN’in adını özensiz (belki de kasıtlı) bir şekilde yanlış yazan Almanya’nın koca koca gazete ve dergilerine kapak olması umuduyla. 
Latin Amerika’dan, Afrika’dan, Çek Cumhuriyeti’nden ve İspanya’dan gelen futbolcuların adlarını yazarken Alman Alfabesi’nde bulunmayan her türlü harfi kullanan bu gazeteciler, umarım ve dilerim ki bundan sonra bu özensizliği bırakır ve Türkçe isimleri de doğru yazar ve telaffuz ederler...

Dr. Özlem TÜRECİ’nin ve Prof. Dr. Uğur ŞAHİN’nin konuşmaları ve alçakgönüllü tavırları muhteşemdi. Prof. Dr. Uğur ŞAHİN’in konuşmasındaki “takım ruhu” vurgusu tam bir vefa ve emeğe saygı örneği idi. Uğur ŞAHİN, bu konuşmada, BioNTech firmasında 60 ulustan 2000 bilim insanının çalıştığını ve başarıya bütün çalışanların emeği ve katkısı olduğunu özellikle vurguladı. Bu iki bilim insanının, törenden sonra Türkiye Cumhuriyeti Almanya Büyükelçiliği’ni ziyaret etmeleri çok şık ve bir o kadar da anlamlıydı. Anlayana tabii...


Bilimin verdiği değer...

Dr. Özlem TÜRECİ ve Prof. Dr. Uğur ŞAHİN, bir gün önce de Almanya’nın en büyük basın yayın gruplarından birisi olan Aiel SPRINGER Grubu’nun verdiği “Aiel Springer Ödülü”nü almışlardı. Öyle sanıyorum ki ve de umuyor ve diliyorum ki, sıra tıp dalında verilen NOBEL ÖDÜLÜ’nde...

***
Şimdi gelelim, yazı başlığının hemen altındaki “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir...” sözüne. Ankara Atatürk Lisesi’nde okurken, önünden sık, sık geçtiğim Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nin giriş kapısının üstündeki sözü pek anlayamazdım doğrusu. Daha sonraları bu çok anlamlı ve derin sözü, ATATÜRK’ün, Hacı Bektaş VELİ’den esinlenerek söylemiş olabileceğini sezinlemeye başladım. Büyük önderin bu esinlenmesine elbette ki Batı kültürünü özümsemiş olmasının da çok büyük rolü var... Pir Hacı Bektaş VELİ ki, ta 13ncü yüzyılda, “ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” demiş, “Kadınlarınızı okutunuz!” tavsiyesinde bulunmuş. Peki, Türkiye’deki yöneticiler ne yapıyor? Türkiye Cumhuriyeti’ni “İstanbul Sözleşmesi”nden çıkartıyorlar, Türkiye’nin buradan imzasını geri çektiklerini ilan ediyorlar. Ondan sonra da “Batı bizi sevmiyor, AB bizi istemiyor” serzenişleri... Hadi canım sende. Önce kendimize bakmalıyız... Ve de uzun uzun düşünmeliyiz... Kendi kendimizle yüzleşmeye var mıyız?
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *