İstanbul
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,7658 %0.04
37,3550 %-0.49
101.540,63 %0.165
3.150,60 -0,01
Ara

Turist meyveler

YAYINLAMA:
Turist meyveler

Avokado tüketmek “Sürdürülebilir” bir Dünya için ne kadar doğru bir seçim dersiniz?

Hadi gelin bu gün turist meyvelerden söz edelim. Yetişme şartları ülkemizin iklim koşullarına uymayan, ancak bazı bölgelerimizde “doğal olmayan” şartlarla yetiştirilen tropikal meyvelerden söz ediyorum.  Doğal değil, çünkü bizim iklimimiz tropikal iklimden farklı, adı üzerinde tropikal iklim;  bol yağış, su ve sıcak ortam isteyen ürünler. Her ne kadar iklim krizinin etkisi ile ülkemizde mevsimler artık eskisi gibi olmasa da, son yıllarda Türkiye’nin iklim tanımına “Subtropikal” kavramı eklense de asıl sorunumuz zaten su. Türkiye su stresi çeken ülke kategorisinde. Ve bu ürünler Dünyanın neresinde yetişirse yetişsin çok su isteyen ürünler.

Muz, ananas, kivi, ejder meyvesi gibi ve son olarak da Rize’de yetiştirilen Tamarillo Türkiye’de yetişen tropikal çeşitlerden bir kaçı. Anavatanları Meksika, Dominik Cumhuriyeti, Peru, Kolombiya, gibi yılın her mevsiminde ortalama sıcaklığın yüksek olduğu ülkelerde yetişen bu ürünler kilometrelerce yol yaparak gelirler ülkemize.

Bir ürün elimize ulaşana dek kat ettiği yol, o ürünün karbon ayak izini oluşturur. O ürünü kim tüketiyorsa o karbon ayak izi, o kişiye ait olur.  Örneğin canım avokado soslu ekmek dilimi üzerinde yumurta yemek istedi. Eğer o avokado Dominik Cumhuriyeti’nden yola çıkmışsa, önce market rafına, oradan bizim evimize gelene kadar geçen süreçte harcanan tüm kaynaklar, onu tüketen kişinin karbon ayak izine eklenir. O avokadonun yetiştirilmesinde kullanılan su ve mazot, paketlenmesinde kullanılan malzemeler, nakliyesi, gümrükteki süreçte harcanan elektrik, markete oradan da eve ulaşması… İşte bu turist yiyeceklerin seyahat süreçlerinde harcanan her kaynağın, dünyayı ısıtan sera gazlarına büyük katkısı var. Eğer bu avokado Antalya’da yetişmiş ise daha az seyahat edeceği için karbon ayak izi daha az olacaktır. Ama burada da şu sorun çıkıyor ortaya acaba Antalya bu meyvenin yetişmesi için doğru yer mi?

Çünkü Avokadonun, tıpkı diğer endüstriyel olarak üretilen tropikal meyveler gibi yetişmesi için çok suya ihtiyacı var. Ayrıca Avokado, kahve, palmiye yağı, soya gibi monokültür olarak yetiştirildiği için maalesef büyük bir çevresel sorunun kaynağını oluşturuyor.

Monokültür tarım, belirli bir alanda aynı anda yalnızca bir tür ürünün üretilmesine dayanan bir tarım şeklidir. Ancak bu tarım şekli,  toprağın doğal dengesini bozuyor ve verimliliği azaltıyor. Bakteri ve mikroorganizma çeşitliliğinin azalmasına neden oluyor. Büyük bir avokado üreticisi olan Meksika’daki hükümdar kelebeklerinin azalması biyoçeşitlilik kaybına en somut örneğidir.

Biz tüketiciler, market, pazar aracılığı ile ulaşan sebze ve meyvelerin öyküsünü pek bilmeyiz. O neden ile her ürünü arka bahçemizde yetişiyor gibi düşünüyoruz. Yiyecekleri boykot edelim demiyorum elbette ancak çevreye verdiği etkiyi düşünerek daha ılımlı bir tüketim yapılabilir. “Ama her derde deva bu meyveler sağlık açısından tüketmek gerekiyor” diyorsanız onun da çözümü var. Avokadodan söz etmeye başladıysak öyle devam edeyim. Avokadoda olan K vitaminini brokoli ve lahanadan, E vitaminini ayçiçek çekirdeği veya bademden, B9 vitaminini de barbunya, mercimek veya karnabahardan sağlayabiliriz.

Yiyeceklerimizi tüketirken yiyecek arzularımızı belirli ölçülerde bir kenara bırakıp onun gezegene faydasını ve zararını düşünmek zorundayız. Sorumlu Tüketim deniliyor bu tüketim şekline. Yalnızca çevresel boyutu değil aynı zamanda ekonomik ve sosyal boyutlara da sahip Sorumlu Tüketim.  Ayrıca gıda açısından sorumlu tüketici olan, gıda israfından kaçınan bir tüketici olacaktır. Bu da gezegen için büyük zararı olan atıkların engellenmesi demektir.

Çok sık karşılaştığım bir sorudur; Gıda israfı neden bir iklim sorunudur? “Tabağımda kalan yemeğin sürdürülebilir bir Dünya ile ne ilgisi var? 

Öncelikle gıda üretimi önemli miktarda toprak, su ve diğer kaynakları gerektirir. Üretimi sırasında kullanılan petrol, kömür ve doğalgaz yani fosil yakıtlar iklim krizinin zaten en baş nedenleri. İsraf edilen bir gıda parçasının üretimiyle ilişkili tüm kaynaklar, eğer o gıda üretilmeseydi harcanmayacaktı. Gıda israfıyla mücadele etmek ve bunları azaltmak, tedarik zinciri genelindeki emisyonları azaltacak ve yenilmeyecek gıda üretmek için gereksiz kaynakların kullanılmasını önleyecektir. İşte bu neden ile benim tabağımda bıraktığım yemek, çöpe attığım her lokma hepiniz ile ilgili. Çocuklarımızın geleceği ile ilgili. İşte bu neden ile beslenme kültürümüzü yeniden gözden geçirmekte yarar var.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *