Satışa gelmek
Suriye’de şimdilik yönetimi ele geçirdiği kabul edilen Heyet Tahrir El Şam’ın lideri Ebu Muhammed El Colani ya da gerçek ismiyle Ahmet Hüseyin El Şara’nın ailevi bağlantıları çok ilginç. Bu yazıda size biraz bundan, biraz da, siyasette en yakınınızda sandığınız kişilerin size nasıl sırt çevirebileceklerini anlatmak istiyorum.
Şaralar, Suriye’nin çok tanınmış, üst sınıf bir ailesi. Mezhepleri Sünni. İlginçtir, bu Sünni ailenin bir ferdi olan Faruk El Şara, Alevi (Nusayri) Hafız Esad ve onun ölümünden sonra oğlu Beşşar Esad’ın hem Devlet Başkan Yardımcılığı hem de Dışişleri Bakanlığı’nı yapmıştı. Kayıtlara göre Faruk El Şara, Ahmet Hüseyin El Şara’nın amcası. 1970’li yıllardan beri Suriye siyaseti ve diplomasisinde çok aktif rol oynadığını diplomasi muhabiri olarak çalıştığım yıllardan hatırlarım.
Faruk El Şara’nın son yıllarda Suriye siyaset sahnesinden çekildiği, hatta Beşşar Esad rejimiyle ters düştüğü için ev hapsine alındığı haberleri dolaşıyordu. Şam’da Esad rejimi yıkılınca Faruk El Şara birden ortaya çıktı. Geçtiğimiz günlerde El Arabi El Cedid televizyonuna bir de demeç verdi. Faruk El Şara demecinde, “Suriye’deki değişimi memnuniyetle karşılıyorum,” diyerek Esad sonrası ortaya çıkan oluşuma destek verdiği mesajını dünya kamuoyuna iletti.
Gene de devlet geleneğini çok iyi bildiği için, halihazırda Suriye’nin içinde bulunduğu son derece karmaşık durumun kendisini kaygılandırdığını şu sözlerle ifade etti:
“Beşşar Esad’ın gidişi bir karmaşa ortamı yarattı. Bu durumun doğuracağı sonuçlar konusunda çok dikkatli olmalıyız.”
El Arabi El Cedid televizyonundaki söyleşisinde Faruk El Şara bölgesel güçlerin (Buradan Türkiye ve İsrail diye okuyabilirsiniz) Suriye üstündeki etkilerine de değinerek, özellikle İsrail’in mevcut durumu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalıştığını söyledi. “İsrail, Suriye’deki mevcut durumu kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde manipüle etmeye çalışıyor,” diyen El Şara İsrail’in Golan Tepeleri ve diğer bölgelerdeki faaliyetlerine ilişkin endişelerini dile getirdi. El Şara’nın bu konuşmasından, değişimden memnun olsa da yeğeninin başında bulunduğu HTŞ’nin yakın gelecekteki muhtemel icraatlarından kaygı duyduğu anlaşılıyor.
Bunları yazarken, yıllar öncesine gittim. 1950-60 arası bizde iktidarda olan Demokrat Parti döneminden bir anekdotu sizlerle paylaşmak istedim. O dönem Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Demokrat Partili Celal Bayar’dı. 1954-56 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı Baş Yaveri ve Muhafız Alay Komutanı Albay Refik Tulga’ydı. Refik Tulga hakkında biraz bilgi vereyim ki ne demek istediğim daha net anlaşılabilsin.
Tulga’nın Bayar’a çok yakın olduğu söylenirdi. Tulga, 1959’da Zırhlı Tugay, 1960 başında da Tümen Komutanı oldu. Derken 27 Mayıs 1960 askeri darbesi yaşandı. 28 Mayıs sabahı uyandığımızda İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı, Belediye Başkanlığı ve Valiliği’ne Refik Tulga atanmıştı. Tulga ilerleyen yıllarda korgeneral ve orgeneralliğe terfi etti. 1964’de Genelkurmay İkinci Başkanı oldu. Emekliye ayrılmadan önceki son görevi Brüksel’de NATO Türk Askeri Heyeti Başkanlığı’ydı. Yani demem o ki, hele de bizimki gibi ülkelerin siyasetinde, dış bağlantıları güçlü olan en yakın sandıklarınız tarafından bile satışa getirilirsiniz. Tarihten ders almayı bilmek lazım.