İstanbul
Parçalı az bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,7549 %0
37,3001 %-0.61
101.854,42 %2.576
3.176,44 0,81
Ara

Penşir’e Selam Olsun…

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Penşir’e Selam Olsun…

Daha önce yine burada Pornografik Acı Kültürü başlıklı bir yazı yazmış. Medyanın dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan dramı nasıl da bir ticari malzeme olarak, bütün ayrıntıları, bütün detayları ve bütün acısıyla sömürdüğünden bahsetmiştim. İnsanlar açısından ise, bu simülasyon evreninde olup biteni sahte bir film gibi izliyor ve kanalı değiştirince orada acı ve savaş devam ediyor olsa da, onun için artık bitmiş oluşundan. Yani acı pornografisinden.

Maalesef yaşadığımız çağ artık bu durumun en katı gerçeklerinden biri oldu. Buna pek çok sefer tekrar tekrar tanık olmaksa gerçekten acı verici. İmajlarla, kavramlarla, ezberlenmiş sloganlar, alışılmış ve artık hissi yok olmuş acılar ve hep bilindik gözyaşlarıyla…
Aslında acı da, yokluk da ve git gide yaklaşan sıranın size gelecek olması durumu da yanı başınızda bütün gerçekliği ile dururken, kimse kendi acısı ile yüzleşmek istemiyor.
Başkalarının acılarını izleyip, kendi konfor alanına şükretmek iyi geliyor herkese.

Oysa yukarıda bahsettiğim yazıyı yazarken Filistin’de yaşananlar, hem orada hem de dünyanın pek çok yerinde yaşanmaya devam ediyor.
İşte bakınız Afganistan.

Dünyanın gözü önünde böylesi ölüm daha şerefli diyerek kendini boşluğa bırakan kadınlar, hareket eden uçağa tutunmaya çalışan insanlar, korku, kan, çaresizlik, ne olduğunu anlamaya çalışan, neden korktuğunu bulmaya çalışan çocuklarla bir insanlık suçu işlenirken Charlie Hebdo için bir araya gelen onca dünya lideri sırça köşklerinden kınamakla yetiniyor. Bizlerse yeteri kadar üzüldükten sonra kanalı değiştiriyoruz.

Elbette Charlie Hebdo gibi, dünyanın pek çok yerinde yaşanan saldırı, terör ve vahşet için bir araya gelinmeli ve insanlığın bütün gücü, imkanı ilk önce bunları önlemek için kullanılmalı fakat söz konusu Orta Doğu olunca artık kanıksanmışçasına sessiz kalmak, Orta Doğu’da zulmü bir bölgesel kader ve yerleşik bir meseleymiş gibi kabullenircesine davranmak akıl alır gibi değil.

Susanlar, bilmem ki niye susarlar!

Televizyonlar, gazeteler, liderler herkes Afganistan’da Taliban’ın neler yaptığını tıpkı bahsettiğim pornografik acı kültürü meselesinde olduğu gibi bas bas bağırdı.
Taliban askerlerinin yaptığı zulümden, cinayetlerden tutun da, parlamento binasında çocuklar gibi spor aletleri ile oynamalarına, koltuklarda oturup poz vermelerine kadar.

Ama hiçbiriniz, hiçbirimiz ve HİÇ KİMSE (birkaç yayın organı ışında) Afganistan’da Taliban’a karşı direnen tek kent ve tek liderden bahsetmiyor. Penşir kentinde Taliban’a karşı direnen topluluğun lideri Ahmet Şah Mesud’un sözlerini ve dünyaya çağrısını kimse duymuyor, konuşmuyor. Öyleyse ben yazayım buraya belki bir duyan olur.

Şöyle diyor Ahmet Şah Mesud “Tüm Özgürlük Dostlarına” başlıklı çağrısında; “Biz Penşir’de tek başımıza ayaktayız. Asla boyun eğmeyeceğiz. Köleliği reddeden tüm Afganlar’ı, ülkemizin ızdırap içindeki son özgür kalesi Penşir’de bana katılmaya çağırıyorum. Afgan haklı Kabil’de savaşmadı, gerçekten bir savaşı bile kaybetmedik. Bize manevi ya da doğrudan destek yolu ile katılın”

Suriye, Afganistan, Lübnan,Irak, Kuvety, Filistin..vs Orta Doğu’da kana ve hırsa doymayan emperyalizm bütün coğrafyayı kan gölüne çevirmişken ve yıllardır süre gelen bu acı ve insanlık dışı durum bölgede bir kadere dönüşmüşken hiç kimsenin üzüntüsünü de söylemlerini de samimi bulmuyorum artık.

O bölgenin halkının ne hissettiğini daha iyi anlatabilmek için yine sanata sığınıyoruz.
Sizinle iki şiir paylaşacağım. Bakın o bölgede şairler nelerden bahsediyor.

Bakın Orta Doğu’da sanata taşınan yaşam nasıl…

Mourid Barghouti (Filistin)
O da iyidir

Yataklarımızda ölmek de iyidir
temiz bir yastıkta
ve arkadaşlarımızın arasında.
Bir kez olsun
ellerimiz göğsümüze kapanmış,
boş ve solgun,
çiziksiz, zincirsiz, bantsız
ve belgesiz ölmek iyidir.
Temiz bir ölümle ölmek iyidir,
gömleğimizde deliksiz
ve kaburgalarımızda delilsiz.
Yanağımızın altında kaldırım taşı değil, beyaz bir yastıkla,
ellerimiz sevdiklerimizin elleri arasında,
çaresiz doktorlar ve hemşireler etrafımızda,
arkamızda zarif bir vedadan başka hiçbir şey bırakmadan,
tarihe aldırmadan,
dünyayı öylece bırakarak,
bir gün bir başkası onu değiştirir diye umarak
ölmek iyidir.

Her şeye rağmen insan inandığı kadar, direndiği kadar var.
İnsanlıktan ve gelecek güzel günlerden umudu kesmeyenler için bir başka şairde Irak’tan sesleniyor.

Cemil Sıtkı Ez-Zahavi (Irak)
RUBAİLERİNDEN-III

Aman ha, halka hakkıyla hizmet edin!
 Ona saygı duyun o saygıdeğer biridir
Sakın...
Sakın ola ona ihanet etmeyin
O halk ki, azizdir ve intikam sahibidir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *