İstanbul
Hafif yağmur
6°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,9829 %0.25
37,4339 %0.11
96.864,86 %-1.321
3.315,74 0,59
Ara

Kafası karışmayan kaldı mı?

YAYINLAMA:
Kafası karışmayan kaldı mı?

Her gün yeni bir gündemle uyanmaktan yorulduk. İktidarımız gündem değiştirmek konusunda mahir. Anlaşılan muhalefetimiz de sürekli kendi içinde gündem yaratmayı bayağı iyi beceriyor. Doğal olarak uzayıp giden gündem listesine Trump’ın yarattıklarını da eklemek lazım. Bütün dünyanın kafası karışmışken, bizim kafalarımızın karışmaması neredeyse imkansız.

Son 15 günün küçük bir muhasebesini genel hatlarıyla alt alta yazalım.

Hepimizin içini yakan Kartalkaya otel yangını, “sorumlular en ağır şekilde cezalandırılacaktır!” ifadesi ile birkaç gün önceye kadar gündemin birinci maddesiydi. Neredeyse hepimizin mutabakata vardığı baş sorumlu Turizm ve Kültür Bakanıyken, bırakın cezalandırılmasını, istifası bile söz konusu olmadı. Endişe belli, istifa ederse sorumluluk daha yukarılara kadar tırmanabilir. Yapılması gereken suçu CHP’li Bolu Belediyesi’ne yıkmak, bilirkişi raporları ile nasıl oynanabilir, yangının çıkış yeri nasıl değiştirilebilir, vs. Acaba hayatını kaybeden kişiler sizin siyasi bekaları ile çok mu ilgiliydiler?

Aradaki gündem boşluklarını biraz sonra doldurmak kaydıyla, gelelim deprem felaketinin 2nci yıl dönümü görüntülerine. Acıların dinmesi bir yana katmerlendiği görüntülerle karşı karşıyayız. Yapılan vaatler, tutulamayan sözler, vs.  Depremden siyasi rant nasıl elde edilir konusunda gösterilen maharet. Eskiden Türkiye’yi tanımlarken doğal afet ve sosyal afet bölgesi diye tanımlardım. Mide bulantısına yol açan görüntülerin ardından tanımıma “siyasi afet bölgesi” ibaresini de ekliyorum.

Gelelim yangınla deprem yıl dönümü arasında olanlara.

Halk TV genel yayın yönetmeni Suat Toktaş’ın, benim de katıldığım genel kanaat doğrultusunda sırf gazetecilik refleksi gösterdiği için tutuklanması, hepimiz için Türk hukukunun itibarı konusunu tekrar sorgulamamıza yol açtı.

Hemen ertesinde Cumhurbaşkanı adayı havasına girmiş olan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Çağlayan Adliyesine ifadeye çağrılması, ancak beklenilenin aksine herhangi bir mahkemeye sevk kararı olmaksızın elini kolunu sallayarak adliyeden çıkması da başka soruları sormamıza yol açtı. Hukuk eliyle İmamoğlu’na Çağlayan mitingi yapma fırsatı veren bu davet ve sonrasında yaşananlar, AKP-MHP koalisyonu taraftarlarını konsolide etmekten ziyade muhalefet taraflarının konsolidasyonunu beraberinde getirmedi mi?

Çağlayan’daki otobüsün üzerinde verilen İmamoğlu-Yavaş birlikteliği görüntüleri, galiba CHP adam oluyor dedirtirken, görüntüler daha hafızalardan düşmeden, “erken seçim kaçınılmaz, bir an önce aday belirleyelim!” yaklaşımı anında Özel-İmamoğlu ittifakına karşı Yavaş muhalefetinin doğmasına yol açtı.

Sizce günümüz koşullarında bir erken seçim ihtimali var mı? Mevcut ekonomik koşulların en azından kısa ve orta vadede iyileşme şansı yokken, hatalı atılan her adım muhalefetin konsolidasyonuna yol açarken ve bütün korkutma taktiklerine karşı tepkilerin dozu giderek artarken, Erdoğan’ın erken seçime gitmesi siyasi intihar olur ki; Erdoğan’ın bugüne kadar kanıtlanmış siyasi zekası bu yola gitmez. Bu durumda CHP’nin aday belirleme stratejisinin de Erdoğan’a yaradığı açık olsa gerekir.

Peki bu görünüme giriş cümlemizde belirttiğimiz Trump faktörünü eklersek…

Trump’ın temel düşmanının giderek teknolojik rekabet üstünlüğünü yitirdiği Çin olduğu, seçilir seçilmez bu doğrultuda adımlar attığını hemen her gün izlemeye başladık. Teknolojiye 500 milyar dolarlık yatırım, çip satışlarını engelleme, Panama boğazını kapatmak suretiyle Çin’in kuşak yolunun önünü kesme, vs.

Doğal olarak Trump idaresinin yapacakları ve yapabileceklerinin sınırının ne olduğunu da sürekli sorguluyoruz. AB’ye karşı tarife savaşları (gümrük birliği dolayısı ile ucu bize de dokunuyor), Kanada’yı eyalet yapma niyeti, Grönland’ı ABD toprağı yapma girişimleri…

Bizi daha da ilgilendiren nokta ise Güneydoğu sınırımızla ilgili niyet. Trump’ın bütün silahlarını yeniden büyük Amerika hayalleri doğrultusunda öncelikle Çin’e yöneltmeden, bölgemizde İsrail’in güvenliğini ve heveslerini tatmin etmek istediği açık. Netenyahu’nun kendisini ziyareti sırasında sandalye ile ilgili yaptığı şovun ötesinde (esas patron Netenyahu algısını yaratarak), Gazze’nin boşaltılıp bir tatil cenneti haline getirilmesi niyetinin beyan edilmesi, maalesef bölgemizde iyi şeylerin olabileceğini hissettirmiyor.

Peki Fırat’ın doğusu?

Hani PKK’nın tasfiyesi ne kadar gerçekçi, isim değişikliği oyunlarını yeterince yaşamadık mı? Diyelim ki PKK kendisini feshetti, silahlar ne olacak? vs. vs.

Buradaki oyundan, Türkiye-kurulacak olası Kürt devleti arasında bir federasyon ya da konfederasyon çıkar mı? Ortaya çıkacak yeni devlet yeni bir anayasayı gerektirirse, Cumhurbaşkanı’nın seçimi ya da seçilmemesi senaryoları ile karşı karşıya gelir miyiz?

Sözün kısası, mevcut verilere baktığımızda erken seçim hayali kurmanın anlamı yok.

Hatta zamanında seçimin olup olmayacağını da şimdiden kestirmenin imkanı yok.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *