İstanbul
Parçalı bulutlu
6°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
36,3088 %0
38,2863 %-0.02
98.170,34 %1.777
3.431,26 0,06
Ara

Direnmek güzeldir

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Direnmek güzeldir

Walter Benjamin, Yahudi asıllı zengin bir ailenin oğlu olarak 1892 yılında Almanya’da dünyaya geldi. Geçim sıkıntısı yaşamamasının avantajıyla kendisini okuma ve yazmaya veren Benjamin, üniversitede öğretim görevlisi olabilmek için uzun yıllar uğraştı. Otuzlu yaşlarının başına kadar sürdürdüğü bu çaba olumsuzlukla sonuçlanınca kendisine Almanya’nın en büyük edebiyat eleştirmeni olma hedefini koydu.

Yazılarının yanı sıra Bertold Brecht, Max Horhaimer, Ernst Bloch, Theodor Adorno gibi önemli yazar ve entelektüellerle kurduğu ilişkilerle kısa zaman içerisinde bu hedefine ulaşan Benjamin, özellikle Birinci Dünya Savaşı’nda gördüğü yıkım nedeniyle umutsuzluğa kapıldığı için aynı zamanda sık sık sinir krizleriyle ve depresyonla boğuşuyordu.

Almanya’nın ve insanlığın içinde olduğu çöküşe karşı gençlik dönemindeki yazıları ve konuşmalarında daha çok teolojik çareler aradığı görülen yazar, 1924 yılında önemli bir ideolojik değişim yaşayarak bilimsel sosyalizmi benimsedi. Bu durum fikirlerinde teorik bütünlük oluşturma ve bir yöntem belirleme yönünde kendisine büyük yarar sağladı.

Almanya’da Hitler’in iş başına gelmesiyle Benjamin için de oldukça zorlu günler başlamış oldu. Sosyalist ideolojiyi benimsemesinin yanı sıra, asıl Yahudi kökenli olması Nazi rejiminin şimşeklerini üzerine çekmesi için fazlasıyla yeterli sebepti. Oysa Benjamin hayatının hiçbir döneminde Siyonizm’i savunmamış, Yahudi kültürünün ancak ve ancak Avrupa kültürüne eklemlenmesiyle insanlığa fayda sağlayabileceğini düşünmüştü. Ayrıca İbraniceyi bile bilmiyor, öğrenmek için fazla bir çaba da göstermiyordu.

Ancak faşizm için bunların hiçbir önemi yoktu. Benjamin önce vatandaşlıktan çıkartıldı. Nazilerin, kaçtığı Fransa’yı 1940 yılında işgal etmeleri ve evini basmaları üzerine çıkış yolu bulamayacağını düşünen yazar yaşamına son verdi.

Bugün Benjamin’in intihar etmediği ve öldürüldüğüne dair iddialar da mevcuttur. Ancak yazarın daha önce de sık sık intiharı düşündüğünü ve bunun için hazırlık yaptığını yazmış olması ilk ihtimalin daha kuvvetli olduğunu göstermektedir.

İkinci Dünya Savaşı sürerken düştüğü umutsuzluk sebebiyle yaşamına son veren bir başka isim de Stefan Zweig’dı. Aslında Zweig’ın durumu farklıydı. Benjamin gibi tehlike altında değildi. Yine de yaşadığı Brezilya’da eşiyle beraber intiharı seçmişti. İnsanlığın, girdiği karanlıktan çıkamayacağı inancı, kendisine tek çarenin bu olduğuna inandırmıştı.

Zweig üç, Benjamin beş yıl daha direnebilselerdi Hitler rejiminin yıkıldığını göreceklerdi ve bu onların dünyanın geleceği adına umutlanmalarını sağlayacaktı. Benjamin’in Nazilerin gölgesi altında öldürülme ihtimali her zaman mevcuttu ancak göstereceği direnç kendisine daha umutlu bir geleceği görmek adına şans sağlayabilirdi.

Günümüz Türkiye’sinde de geleceğimizi tamamen karanlık görenlerin ve umutsuzluğa kapılanların sayısı az değildir. Bunun için haklı sebepler ise oldukça fazladır. Tablo gittikçe daha vahim bir hal almakta ve bize tarihten esintiler sunmaktadır. Ancak gerek bireysel gerekse toplumsal direniş eninde sonunda bütün karanlığı aydınlatacaktır. Tarihin bize gösterdiği asıl gerçek budur.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *