İstanbul
Kapalı
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,6524 %0.08
37,2890 %0.36
104.776,43 %2.067
3.163,97 0,73
Ara

Bilmeyenlere Dersler: Montreux’nün Hikayesi ve Kanal İstanbul

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Bilmeyenlere Dersler: Montreux’nün Hikayesi ve Kanal İstanbul

Bizlere daha ilkokuldayken tarih dersinde Montreux Sözleşmesi’nin Türkiye Cumhuriyeti ve denizlerdeki egemenlik hakları için ne kadar önemli olduğu öğretilmişti. Bugünlerde en yetkili ağızlardan birisinden, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’tan istenirse Türkiye’nin Montreux Sözleşmesi’nden çekilebileceğini duyunca dehşetle irkildim. Ne demekti bu şimdi? Bir yandan İstanbul Boğazı’nın çevresinden dolanacak Kanal İstanbul projesi “inadım inat” modunda gündeme getirilirken Montreux Sözleşmesi’ni tartışmaya açmak kime yarar sağlardı? Kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti’ne değil.

Bu konunun uzmanı emekli büyükelçi dostum Suha Umar’a sordum. Bu nasıl olabilir, soruma ve diğerlerine gayet anlaşılabilir bir dille cevap verdi. Bilmeyenler okursa lütfetmiş olurlar.

-Bir yandan Kanal İstanbul projesi planlandığı gibi devam ettirilecek, deniyor. Bir yandan da Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nden çekilebiliriz, gibi bomba anlamında bir söz ortaya atılıyor. Sizce bu ne demek?

UMAR- Montreux Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması, Türkiye’nin İstanbul-Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi üzerindeki mutlak egemenliğinin tartışmaya açılması ve kısmen de olsa kaybedilmesine yol açabilecek bir adımdır. Kanal İstanbul’un Montreux Sözleşmesi’ni tartışmaya açması ise kaçınılmazdır.

Neden?

UMAR- Şu Kanal İstanbul nelere kadir! Türkiye Cumhuriyeti’nin en gizemli sayfalarından birini tarihin karanlıklarından alıp getirdi ve gündemin baş köşesine oturttu. Gün geçmiyor ki yazılı ve görsel basında her meslekten, her kesimden bir “Montreux uzmanı” konuşmasın. Eh, bu kadar bilen olunca “bir bilene soralım” demek kimin aklına gelecek? Kimsenin tekerine çomak sokmak istemem ama “bu kargaşada ben de bir çift laf edeyim” dedim.
 

İyi de siz Dışişleri Bakanlığı arşivlerinden konuyu araştırıp yazan bir diplomatsınız. Bu konuda siz konuşmayacaksınız da kim konuşacak?

UMAR- Montreux’nün tüm tarihçesini, Dışişleri Bakanlığı arşivlerindeki telgrafları tek tek okuyarak yazdım. Belki de günün birinde işe yarayacağını düşündüğüm için...

Montreux herhangi bir uluslararası sözleşme değildir. Montreux, Türkiye Cumhuriyeti’nin, ülkesinin askerden arındırılmış, uluslararası yönetime ve denetime bırakılmış son parçası üzerindeki mutlak egemenliğini tescil eden bir belgedir.

Tartışmaya açılırsa Türkiye’nin “Türk Boğazları” olarak bilinen İstanbul-Çanakkale Boğazları ve Marmara Denizi üzerindeki egemenliği tartışmaya açılacaktır.

-Diyelim ki en resmi ağızlardan tartışmaya açıldı. Montreux Sözleşmesi’ne taraf ülkeler ya da onların varisleri var. ABD’nin Montreux’nün çevresinden dolanarak Karadeniz’e çıkma emelleri olduğunu biliyoruz. Bir de Rusya faktörü var.  Uluslararası alanda neler olur?

UMAR- Tartışmaya açılırsa geçmişin İngiltere—Rusya çekişmesi, bu kez ABD-Rusya Federasyonu arasında yaşanacaktır. Bugünün dünyasında, bugünün Türkiye’si bu çekişmeden Montreux ayarında bir güvence belgesi ve konumuyla çıkamaz.

Montreux Türkiye’nin herhangi bir savaşta, istemeden savaşan taraflardan birinin yanında savaşa girmesini önleyen bir belgedir. Nitekim İkinci Dünya Savaşı’nda bu niteliğini ve yararını kanıtlamıştır. Montreux tartışmaya açılırsa Türkiye altından kalkamayacağı yükümlülükler üstlenmek ve günü geldiğinde istemediği bir savaşa girmek tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

-Olur ya, diyelim ki bu konu tartışmaya açılırsa ABD Türkiye’nin yanında saf tutar mı? Acaba bu tartışma biraz da Washington’a ve yeni yönetimine şirin görünmek için açılmış olabilir mi?

UMAR-Bir kere, Montreux tartışmaya açılırsa bugünün dünyasında Rusya Federasyonu’nun bunu kabul edeceğini düşünmek ürkütücü bir aymazlıktır. Bugünün dünyasında en saldırgan ve “önce ABD” diyen ülkesi yıllardır Montreux’yü ortadan kaldırmak, en azından kendisinin de taraf olacağı yeni bir sözleşmesinin yapılmasını sağlamak için akla gelmeyecek yollara baş vurmakta, bahaneler yaratmaya, maraza çıkarmaya çalışmaktadır.

Montreux tartışmaya açılacak olursa Türkiye’nin ABD’nin önünde durabileceğini düşünmek ancak masal dünyasında yaşayanlara özgü bir saflıktır. 1936’da Montreux’ye gitmeden, sözleşme taslağı üzerinde görüş birliğine vardığımız Rusya, konferans görüşmeleri sırasında bu tutumunu değiştirmiş ve Karadeniz’e kıyısı bulunmayan devletlerin savaş gemilerinin boğazlardan geçmesini engellemeye; Sözleşme’ye boğazları Türkiye’yle Rusya’nın birlikte savunmalarını sağlayacak hükümler konmasına çalışmıştır.

O dönemde “önce Türkiye’nin güvenliği” diyen ve bunu sağlayacak yeni bir sözleşme taslağı sunarak Rusya’nın önüne dikilen İngiltere’nin bugün yerini alan ABD’nin İngiltere gibi davranacağını beklemek gerçekçi değildir.

-Bir de Rusya’nın ikili bir yardımlaşma anlaşması önerisi vardı. Bunu anlatır mısınız?
UMAR- Montreux Sözleşmesi’nin imzalanmasını takiben Rusya sözleşmeyle alamadıklarını alabilmek, boğazlarda diğer devletlerden daha fazla söz sahibi olabilmek için Türkiye’yi ikili bir yardımlaşma anlaşması yapmaya zorlamak istemiştir. Atatürk, İnönü ve Tevfik Rüştü Aras buna yanaşmamışlardır. Gerekçe olarak, Montreux varken başka anlaşmaya gerek olmadığını göstermişler ama daha da önemlisi, böyle ikili bir anlaşmanın Montreux’yü tartışmaya açacağını ve Türkiye’ye kazandıklarını kaybettireceğini değerlendirmişlerdir.

Montreux’yle boğazların ve Marmara Denizi’nin mutlak biçimde Türkiye’ye bırakılmış olması, Boğazlar üzerinde asırlara dayanan iddia ve beklentilerinden bugün de vaz geçmemiş olan Rusya için de Montreux’yü Karadeniz’e dilediği gibi çıkmasının önünde bir engel olarak gören ABD için de büyük rahatsızlık konusudur. Montreux tartışmaya açılacak olursa bu iki ülke bu rahatsızlıklarından kurtulmak isteyeceklerdir.

-Bu söylediklerinizden Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin Türkiye Cumhuriyeti için yaşamsal öneme sahip olduğunu mu anlamalıyız? Anlamayanlar bu sözlerinizden sonra bunun önemini anlarlar mı acaba?

UMAR- Sözleşmenin tartışmaya açılması dediğiniz gibi Türkiye için yaşamsal bir egemenlik ve güvenlik sorunudur. Buna kendi elimizle yol açılması ise ulusça akıl tutulmasına uğradığımıza işaret eder. Kanal İstanbul’un Montreux Sözleşmesi’ni tartışmaya açması ise kaçınılmazdır.

Bütün bunları bilmeyenlerin, öğrenmeyi de reddedenlerin, “Montreux de neymiş ya? Biz onu da düşündük. Önce bir bakmak lazım. Türkiye Montreux’yle ne kazanmış ne kaybetmiş?” demelerine ise şaşırmamak gerek.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *