İstanbul
Hafif yağmur
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
35,9262 %0.02
37,4910 %0.16
96.736,60 %-1.1
3.312,17 0,23
Ara

Sayılmayız parmak ile tükenmeyiz kırmak ile

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Sayılmayız parmak ile tükenmeyiz kırmak ile

17 Aralık 1948′de Tunceli'nin Nazımiye ilçesine bağlı Ballıca köyünde dünyaya geldi, ilk ve ortaöğrenimini Erciş, Tunceli, Genç, Elazığ gibi Anadolu’nun çeşitli yerlerinde tamamladı. Elâzığ Ticaret Lisesi′ni 1967′de birincilikle bitirdi. Yükseköğrenimini yapmak için girdiği Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden (şimdiki adıyla Hacı Bayram Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden) 1971 yılında mezun oldu ve aynı yıl girdiği hesap uzman yardımcılığı sınavının ardından Maliye Bakanlığı′nda göreve başladı, 1983'e kadar Hesap uzmanlığını sürdürdü, akabinde Gelirler Genel Müdürlüğünde önce daire başkanı, sonra genel müdür yardımcılığı, Bağ-Kur Genel Müdürlüğü, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü ve  kısa bir süre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı′nda müsteşar yardımcısı olarak görev yaptı, 1999′da kendi isteğiyle SSK Genel Müdürlüğü′nden emekli oldu. 

Siyasete girmesine kadar kısaca özetlediğimiz eğitim ve bürokrasi hayatında da görüleceği üzere, Kemal KILIÇDAROĞLU’nun özgeçmişi,  Anadolu’nun en doğusundan başlayan ve bugün ülkenin kurucu partisi CHP’nin başına kadar geçen, herhangi bir cemaate, tarikata, cepheye ve/veya çıkar grubuna dahil olmadan, sadece kendine güvenen bir çocuğun köyünden çıkıp, kendi çabasıyla, azmiyle, sabırla, ne kadar koşullar güç ve zor olursa olsun, cumhuriyet devrimlerine karşı zihniyetin yarattığı tüm ayrımcılık ve haksızlıklara rağmen, inadından ve amacından vazgeçmezse nereye gelebileceğini gösteren bir hikayedir. 

İşte bu hikâye halkçı cumhuriyetin temel ilkesidir ve bu ilke bu ülkeyi herkesin vatanı yapan esastır.

GÜNÜMÜZ SİYASETİ VE MİLLETİN ADAMI PROPAGANDASI

Bugün, toplumu bölen, kendinden olmayanı ve kendine biat etmeyeni ötekileştirip cezalandıran, ülke içinde din sömürüsü yapan tarikat ve cemaatlerle, mafyayla ve devlet hazinesinden geçinen iş insanları (!) ile iş tutan,  kindar bir nesil yetiştirmeyi esas almış, uluslararası siyasette dostu kalmamış, kardeşim dediklerinin bile sevmediği, pusulası şaşmış, ne yöne gideceğini bilemeyen ve sadece mal, mülk ve servet biriktirme ortaklığına dönüşmüş gönüllü veya zorunlu bir koalisyona şeklindeki, aslında iktidar mı değil mi belli olmayan, evinde aslan ama kapıda muhabbet kuşuna dönmüş bir yönetim.

Halbuki ilk geldiklerinde verdikleri imaj ne idi şimdiki halleri ne, bu ülkenin gerçek vatanseverleri bunlara inanmayın, bunlar sizin gördüğünüz gibi değiller, diye uyarırken, uyaranlara küfür kıyamet girenler, AKP’yi ve liderini övmek için birbiriyle yarışan yerli ve yabancı aktörler şimdi ne diyorlar?

Mesela, hani “asrın lideri Keçiören’de bir dairede oturuyordu ne kadar mütevazı, alçak gönüllü, bizden biriydi; öyle övüyordunuz ya”, şimdi de saraydan saraya geziyor, yetmedi Atatürk’ün mirasının üzerine konan bir saray daha… Eeeee? 

CHP’ye ve Kemal KILIÇDAROĞLU’na saldırmak kolaydı, oradan kahramanlaşmak ve yaranmak daha kolaydı. Her türlü iftirayı atmak için birbirleriyle yarışanlara soruyorum, önce ne zaman herkesin duyacağı ve ikna olacağı bir üslupta ve tonda özür dileyeceksiniz…

Bu özür neden mi önemli? Bu çıkarcı, yardakçı insanların da katkısıyla yaratılan, o çirkin zemini kullanan provokatörlerin tahrikiyle, Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU’na; 8 Nisan 2014'te TBMM'de grup konuşması yapmak için salona giderken yumruklu saldırı yapılması, 8 Haziran 2016'da İstanbul'a bağlı Vezneciler semtinde bombalı araçla düzenlenen saldırıda ölen polislerin Fatih Camii'ndeki cenaze töreninde önüne kurşun atılması, 25 Ağustos 2016 tarihinde Artvin'in Ardanuç ilçesinde PKK tarafından pusu kurulması ve konvoya silahlı saldırı düzenlenmesi,  05 Temmuz 2017 tarihinde IŞİD'in lideri Ebu Bekir El Bağdadi’nin infaz talimatı üzerine Adalet Yürüyüşü sırasında bir IŞİD militanı tarafından suikast teşebbüsünde bulunulması, 19 Mart 2019 tarihinde Akit TV Ankara Haber Müdürü Mehmet Özmen tarafında Ulucanlar Cezaevi'nden gerçekleştirdiği yayında cezaevinin bahçesinde bulunan darağacı gösterilerek idamla tehdit edilmesi, 19 Nisan 2019'da Hakkâri'de yaşanan terör saldırısı sonucunda şehit olan Sözleşmeli Piyade Er Yener KIRIKCI için Ankara'nın Çubuk ilçesinin Akkuzu Mahallesi'nde düzenlenen cenaze töreninde linç girişiminde bulunulması, 2020 yılı sonu ve 2021 yılı başında  iktidar ve ortağı tarafından kullanılan ve azmettirilen mafya lideri Alaattin Çakıcı tarafından üç kere tehdit edilmesi, bir de bunlara gazetelerde televizyonlarda ve sosyal medyada CHP’ye, CHP’lilere ve Genel Başkanım Kemal KILIÇDAROĞLU’na atılan iftiraları ve tehditleri ekleyin. Birileri bu kadar büyük bedeller öderken, inandıklarından vazgeçmiyorken, mevsimine göre pozisyon alanların en azından bahsettiğim gibi bir özürlerini duyalım önce…

MEMUR KEMAL EFENDİ, MEMUR TURGUT, HALİL EFENDİ

Şimdi ne oldu,  15 Haziran 2017–9 Temmuz 2017 tarihleri arasında Ankara’dan İstanbul’a gerçekleştirilen adalet yürüyüşüyle bozulan kimyalar, milletvekili transferiyle İYİ Parti’nin seçime girmesinin önlenmesine dönük bir kumpasın bertaraf edilmesi, Millet İttifakı’nın kurulması, seçim sloganlarıyla seçim sürecinde belirleyici olunması, CHP’nin seçim vaatlerinin (ki iktidar bu vaatleri küçümsemek üzerine propaganda yürütmüş ve daha sonra bunların bazılarını yerine getirmiş bazılarını da yerine getirmeyi denemiştir.) seçim sürecinde etkili ve konuşulur olması gibi bir çok söz ve eylemle iyice oyun kurucu olunması, 2019 yerel seçim başarıları ve seçimi kazanan belediye başkanlarının ve kadrolarının halka dokunan ve bölgelerinin sorunlarını çözen başarıları, yolsuzluk ve hırsızlıkların önlenmesiyle bölge insanlarında sağladıkları güven, sonrasında CHP’nin 37. Kurultayında açıklanan “İkinci Yüzyıl Çağrı Beyannamesi” ile kendi yolunu belirlemiş ve hedefine yönelmiş bir politika izliyor olmasına uzman ve tarafsız kişi ve kurumlarca iltifat edilmesi ve halk tarafından benimseniyor olması, bu şekilde halkın geniş kesimi tarafından, özellikle 6.300.000 kişi olduğu yazılan/söylenen Z kuşağı için çekim merkezi haline gelen CHP ve dostları…

Ayrıca burada üç ay önce Kırşehir’de yaşadığım bir olayı anlatmak isterim. Dönüşte şehir içinde bir kahvehaneye oturmuştuk. Çay içelim diye. Sohbet ederken isminin Turgut olduğunu söyleyen 45-50 yaşlarında, iri yarı, kara yağız, kabadayı görünüşlü biri geldi başladı anlatmaya:
“Ben bir kamu kurumunda memurum. Babam yine başka bir kamu kurumundan odacılıktan emekli. Ben küçükken babamın işyerine gittiğimde odadan bir ses Halil Efendiii şu yazıyı imzaya götür, Halil Efendiiii git imzadan yazıyı al, diye bağırırdı. Orada çalışanlar birbirlerine Bey veya Hanım diye hitap ederken bir babama bir de çaycı Ahmet Amca’ya Efendi diye seslenirlerdi. Allah için biz de apartmandaki kapıcımıza Kâmil Efendi diye hitap ediyoruz. Ben 2010 Ağustos ayı içinde bir gün Reisimizin ona “memur Kemal Efendi” diye alaylı bir şekilde hitap ettiğini duyunca biraz garipsemiştim. Ama reisten kolay vazgeçilir mi?”

Beyefendi bir olay daha anlatayım:
”İki yıl önce kimi işyeri kapandığı için kimi de bazı kötü durumlar nedeniyle bir sürü komşumuz işsiz kaldı, işten atıldı. Bunlardan kimine, aman başımıza bir şey gelir, diye, kimine de zaten bizim etimiz budumuz ne diye, yaklaşmadık. Hep beraber onları açlığa ve yalnızlığa terk ettik. Ancak bu kişileri terk etmeyenlerde vardı, aman komşu dara düşmeyen mi olur, diye. Bu insanların derdini dinleyen, ellerindekini avuçlarındakini bunlarla paylaşan, yalnız bırakmayan nadir insanlar da vardı. Kim miydi bunlar? Bizim solcu diye, CHP’li diye beğenmediğimiz, kötülediğimiz, güya kendini beğenmiş, diye yaftaladığımız komşularımız… Hem de iyi günlerinde en uzak durdukları, hatta ellerinde gelse ülkeden kovmak istedikleri, hain diye arkalarından bağırdıkları, aslında gerçek vatan sever, insan sever, milletini seven insanlar olduklarını ancak düşünce anladıkları komşularıydı bunlar. Sonra hepsini üst üste koyduk ve ancak anladık. Ya yarın başımız dara girse; vay halimize. Bize kimler sahip çıkar kimler çıkmaz? Bir de reisimiz Memur Kemal Efendi, derken aslında Kemal KILIÇDAROĞLU’nu bizlere benzeterek onu küçümsüyor ya, asıl aşağılanan bizmişiz… Hem de Kemal KILIÇDAROĞLU’nun “bana Memur Kemal Efendi” denmesinden onur duyarım, demesine rağmen… Bizden olanın Kemal Bey olduğunu anlamakta çok geciktik. Kırıldık Beyefendi… Ben oyumu hep sağa verdim. Son iki yıla kadar CHP hariç her partiye veririm, derdim. ANAP’a, DYP’ye, MHP’ye ve en çok da AKP’ye oy vermiştim. Onlar milletin adamı ve partisiydi. Anlarsa onlar anlardı ya bizi. Artık CHP’ye oy veriyoruz, verdiriyoruz.”

MANİFESTO- DÜNYANIN BÜTÜN DEMOKRATLARI BİRLEŞSİN

Peki “İkinci Yüzyıl Çağrı Beyannamesi” nedir? Aslında Ülkenin elini kolunu bağlayan ve Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU’nun “21. yüzyılda bütün dünyada dünyanın bütün demokratlarını birleştirecek, sosyal demokrasi için de temel ilkeler getirilmeli”  diyerek açıkladığı ülkemizi uluslararası etkin bir aktör haline getirilmesine dönük hedefi için şartı… Güçlü Türkiye’nin önünde engel olarak görülen Demokrasi,  Ekonomi, Siyasi Bağımsızlık ve Dış Politika, Eğitim, Toplumsal Barış olmak üzere 5 alandaki sorunlar tarif edilmiş ve bunlar için yeni anayasa, demokrasi temelinde ve parlamento öncülüğünde toplumsal barış, liyakat sistemi, temsilde adalet ve fırsat eşitliğini sağlayacak seçim yasası, siyasi ahlak yasası, israfı ve yolsuzlukları önleyecek kamu ihale yasası,  Sayıştay’ın etkin ve işlevsel görev yapabilmesine dönük düzenlemeler, güçlü bir Stratejik Planlama Teşkilatı kurulması, 
Eğitim sisteminin tüm bileşenlerin ortak çabasıyla, katılımıyla ve katkısıyla yeniden yapılandırılması, Gelecek nesiller için yaşanabilir dünya teslim edilebilmesi için ekosistem kurulması, Aile destekleme sigortası kurulması ve böylece asgari gelir desteğinin sağlanması,  Yeni merkez-yerel dengesi oluşturulması,  Ortadoğu barış ve işbirliği teşkilatı kurulması ve İran, Irak, Suriye ve Türkiye kurucu ortak olması şeklinde belirtilen 13 maddelik manifestodur.

Tüm bunlar, sadece bazı ezberleri bozmakla kalmamış, ANAP, DYP ve RP’de olduğu gibi AKP ve MHP’nin merkez ve yerel teşkilatlarının eski yöneticilerinin yanında, bu partilerde bakanlık ve millet vekilliği yapmış birçok kişinin kamuoyuna yansıyan açıklamalarından görüleceği gibi, CHP ve genel başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU sadece partidaşlarımızın değil, daha önceleri bizden uzak duranlar da dahil, ülkesi ve milleti için kaygılanan herkesin ümidi olmuştur. 

Artık geriye sadece, bazı dostlarımızın AKP’nin CHP ve Kemal KILIÇDAROĞLU’nu kamuoyu önünde yıpratmak, her türlü yalan ve iftiralarla itibarsızlaştırmak, dedikodu yoluyla, sinsi bir tuzak kurarak, sanki bu ülkeyi bu hale getiren kendi yönetimleri değil, suçları ve ayıpları hiç olmamış gibi her kötülüğü CHP’ye yüklemeye çalışan, bunun için tarihi değiştirmekten ve gerçekleri saptırmaktan hiç çekinmeyenlerin oyununa gelmemelerini istemek kalıyor.

Hünkâr hacı Bektaş Velinin dediği gibi, "gelin canlar bir olalım, iri olalım, diri olalım..."

Yine Türk Hurifi şairi Muhyîddin Abdal zulme isyanı getirdiği dizelerinde hak ve adalet için bedel ödeyenlere dair söylediği gibi “(…)Sayılmayız parmak ile tükenmeyiz kırmak ile (…)”
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *