Her hafta bu köşeye bizden sonra hayatlarını devam ettirecek olan çocuklarımıza, onların çocuklarına yaşanabilir bir Dünya bırakabilmek için olması gerekenleri yazmaya çalışıyorum. Dünyanın ısınması devam ederken uzmanların uyarıları da hız kesmiyor. İklim krizini çözüme ulaştırmak için yapılan ulusal, uluslararası toplantılar istenilen neticelere ulaşmasa da, ülke yöneticilerinin aldıkları kararlar yeterli olmasa da, iş dünyası yeşil dönüşüm için henüz yeterli yatırımları yapmasa da umudumuz hiç bitmiyor. Çünkü Dünya kaynaklarının korunması ve devamlılığı için, dolayısı ile gelecek nesiller için harika işler yapanlar da var. İşte bugün bu umut ışıklarından birini anlatmak istiyorum sizlere. Demek ki “olabiliyormuş” u göstermek istiyorum ki, her gün yeni bir savaşın başladığı bu güzelim Koca Yaşlı Üzgün Dünyayı hala kurtarmak yine bizim elimizde olduğunun umudunu yitirmeyelim.
Kadriye’yi anlatacağım sizlere. Dünya kaynaklarının devamlılığını kendine dert etmiş genç bir girişimci. Üniversite mezuniyetinin ardından farklı sektörlerde çalıştıktan sonra kendi işini yaratmaya karar vermiş. Önce yapacağı işin temel taşlarını belirlemiş. Bir, yerel ekonomiye katkı sağlamak, iki; yapılacak işte çalışanların adil çalışma koşullarına sahip olması, üç; yaratacağı ürünün farklı aşamalarında üretim, depolama, nakliye ve bertaraf gibi aşamalarında karbon ayak izinin en az olması ve en önemlisi de hammadde olarak yerel ürünler kullanmak istemesi. Tüm bu maddelere baktığımızda hemen görülen şu; hepsi sorumlu bir tüketicinin dikkat etmesi gerekenler. Yani ben bir tüketim yapacaksam, Dünya kaynaklarının korunması için SORUMLU TÜKETİCİ ilkeleri altında tüketmem gerekiyor. Ve bu tüketimin de bazı kriterlere uyması gerekiyor. Dolayısı ile Kadriye en başta tüketici hedefini belirlemiş. Sorumlu tüketim yapanlar, az önce bir kaçını saydığım sürdürülebilir kalkınmanın temellerini dikkate alan tüketim biçimini benimseyenler.
Sevgili Kadriye işe yenilenebilir enerji ile başlamış. Ne üretirsem üreteyim tesisin elektriği güneşten elde etmeliyim demiş ve Aydın’daki tesisine güneş panelleri koymuş. Yeşil ekonominin olmaz ise olmazını en başta yapmış girişimci Kadriye ve halihazırda işletmenin elektriğini güneşten elde ediyor fazlasını da satıyor.
Ve ardından, yetiştiği büyüdüğü Ege bölgesinin yerel ürününü araştırmış, NOHUT demiş. Evet hammaddem Nohut olacak demiş. Hemen hemen hepimizin evinde olan, özellikle kış aylarının enfes yemekleri arasında olan nohut. Sıcak tencere yemeği olarak alışkın olduğumuz ama salataya eklendiğinde harika bir lezzet katan haşlanmış şekliyle nohut, yada humus haliyle nohut, yada Ermeni mutfağının şahane yemeği Topik olarak nohut. İşte Sevgili Kadriye bu nohutu almış yukarda saydıklarımın hiç birini yapmamış. Cipse benzer bir görünümle sağlıklı atıştırmalıklar yapmış.
Ambalajları geri dönüşüme uygun paketlerle tüketiciye ulaşan Nohut hammaddeli atıştırmalıklar tek porsiyonluk. Dolayısı ile gıdanın israfı da önlenmiş oluyor. Ürünlerin geliştirilmesinde hayvanlar üzerinde denenmemiş olması da yine “Sorumlu Tüketim” in maddelerinden olan “Hayvan refahına saygı” kriterini de uygun. Kısacası bu ürünü tüketenler Sorumlu Tüketici kriterlerini yerine getiren dolayısı ile de Sorumlu Tüketici oluyor. Evet kesinlikle reklam yapıyorum. Çünkü Dünyayı koruyan her markayı desteklemek gerektiğini düşünüyorum.
Az daha çok önemli bir noktayı unutuyordum. Bu marka “İklim İletişim Eğitimi” de veriyor tüketicilerine. Öyle ders anlatır gibi değil ama eğlenceli bir şekilde. Web sayfalarında, sosyal medyalarında ve paketlerin üzerinde “iklim krizi” ile ilgili bilgileri, ipuçları vererek anlatıyor.
Amerika pazarı ile iş hayatına başlayan ve pazarın tüketicilerinin büyük çoğunluğunun gönlünü fetih eden sağlıklı atıştırmalıklar şimdi de Türkiye pazarında. Üstelik yeni bir çeşit de yolda. Hammadde elbette ülkemizde yetişen bakliyatlardan biri. Yurt dışından hammadde ithal etmeyi tercih etmiyor bu marka, böylece karbon ayak izini minimumda tutuyor. Sağlıklı yiyeceğiz diye öyle Güney Amerika’dan Kinoa yada Çin’den Edamame getirtmiyor. Bizim memleketin de bulguru, fasulyesi, mercimeği pek ala atıştırmalığa dönüşebiliyormuş, Yummate’den öğrenmiş olduk.
Geleceği şekillendirecek olanlar, işte az önce anlatttığım bu iş modelini benimsemiş genç iklim yenilikçileri olacak. Özellikle biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistem çöküşü, iş dünyasının öncelikli riskleri arasında. Ve bu yıl ki Küresel Riskler Raporunda bu iki risk üst sıralarda yer alıyor. Çok önemli bir tespit ise bu iki riskin ön sıralarda yer almasının nedeni rapora katkı sağlayan genç katılımcılar. Gençler iklim krizinin sonuçlarını en riskli bulurken, yaşlı yaş gruplarının öncelikli riskleri daha farklı, iklim krizinin sonuçlarından bağımsız.
Geleceğin karar vericileri ve yöneticileri gençler, iklim krizi ile ilgili ciddi endişe içindeler. 7 bin gencin katılımıyla hazırlanan “Türkiye’de İklim Değişikliği Psikolojimizi Nasıl Etkiliyor?” araştırmasında gençler kaygılarını iyi bir eğitim, iyi bir iş, iyi bir maaş ve iklim krizi olarak sıralıyorlar. Ve sorun için sunulacak çözümlerin arasında da enerji kaynakları, atık yönetim sistemleri, iklime dayanıklı gıda ve su, su koruma konularını ele alan iş modelleri yer alıyor.
Dünyanın en büyük sorunu, iklim krizi. Ve iş modelleri artık bu yönde gelişiyor ve değişiyor. Buna paralel olarak tüketim alışkanlıklarımız da değişiyor. Değişmeli. İşte o neden ile Sorumlu Tüketim ilkelerinin benimsendiği tüketim modellerini öngörüyor uzmanlar. Biz bireyler olarak da bu modeli kendine iş modeli edinmiş markaları araştırıp bulmamız gerekiyor. Ne için? Yaşanabilir bir Dünya için.
Yorum Yazın