Muhtemel yol haritası

Önce diplomasının iptali, ardından hakkında açılan soruşturmalar ve verilen gözaltı kararı ile birlikte Ekrem İmamoğlu’nun siyasetin önümüzdeki en az 10 yılına damgasını vuracağı kesinleşmiştir. Türkiye siyasetinin geçmişte görülen örneklerine bakıldığında bunun tersinin olması, yani birilerinin umut beslediği gibi İmamoğlu’nun siyasetten silinmesi artık mümkün değildir. Yasaklarla, engellerle istediği sonucu alacağını sanan zihniyet bir defa daha şaşkınlığa uğrayacak, 2019’da düştüğü durumdan daha kötüsüyle karşı karşıya kalacaktır.
İmamoğlu’nun siyasi kariyerinde hedeflediği bir sonraki basamağın ülke yönetimi olacağı zaten görülüyordu. Buna rağmen bu hedefe ulaşmak için ortada engebeler, farklı adaylar, farklı düşünceler de yok değildi.
Ancak son günlerde iktidarın yaptığı hamleler engebeleri, farklı adayları ve fikirleri tamamen ortadan kaldırmış oldu. Bir başka deyişle Erdoğan, resmen mümkün olup olmayacağı şimdilik belli olmasa da karşısına çıkacak kişi olarak İmamoğlu ismini hiç istemese de kesinleştirdi.
Bu gidişat bu saatten sonra ancak CHP’nin hatalarıyla tersine dönebilir. 2023 seçimlerinden önce yaşanan inatlaşma ve yanlış aday seçimi tekrarlanırsa İmamoğlu’nun iktidara gelmesi tam anlamıyla engellenemese bile geciktirilebilir.
Buna en büyük örnek Erdoğan’ın geçmişidir. Arkasındaki rüzgara rağmen 1999’da Erdoğan’ı parti yönetiminden uzak tutan Fazilet Partisi’nin önde gelenleri oyların yüzde 15’e kadar düşmesine engel olamamışlar, Erdoğan bir sonraki seçimde kendi kurduğu partisiyle tek başına iktidara gelirken, kendileri yüzde 3 ile baraj altında kalmışlardı.
Bugün CHP lideri Özgür Özel’in, İmamoğlu’nun arkasına aldığı rüzgarı görerek parti başkanlığını tek adaylı bir kurultayla kendisine bırakması şarttır. Bu tavır, iktidarın yasadışı hamlelerine karşı gösterilecek kesin bir irade anlamına geldiği gibi, seçmen desteğinin de katlanarak artmasını sağlayacaktır.
Bu yapıldığı takdirde, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçiminde diploması çalınan İmamoğlu yerine kimin aday olacağı da kendiliğinden önemsizleşecektir. Çünkü başını CHP lideri olarak İmamoğlu’nun çekeceği bir kampanyada doğal olarak İmamoğlu öne çıkacak, seçmenin tavrını belirleyen de adaydan önce bu olacaktır.
Seçimin bu yolla kazanılması mümkündür ancak yeterli değildir. Seçimin ardından, olabilecek en kısa sürede parlamenter sisteme dönüşün gerçekleştirilmesi elzemdir. Bu durumda, cumhurbaşkanı olması engellenen İmamoğlu’nun başbakan olarak hükumetini kurarak iş başına gelmesi de yasal olarak mümkün hale gelecek ve oldukça uzun ve yorucu bir süreç sonuncunda da olsa iktidarın planları suya düşürülmüş olacaktır.