
Sivil toplum kuruluşlarının önemi

Özellikle sanayi devrimi sonrasında ortaya çıkıp, günümüze kadar değişerek, gelişerek sosyal ve ekonomik yaşamın bir parçası olmuştur sivil toplumun örgütlenmesi. Elbette ki çok daha eski dönemlerde de bazı sosyal dayanışma ve toplumsal örgütlenme biçimleri olmuştur. Fakat bugün anladığımız anlamda sivil toplum örgütlenmesi bu tür organizasyonlardan oldukça farklıdır elbette. Yasal statü, tüzük, denetleme ve denetlenme, resmi üyelik, aidat ödeme, seçimle belirlenen yönetim ve kurullar sivil toplum örgütlenmesine modern anlamda bir kimlik kazandırmıştır.
Sivil toplum kuruluşları, üyelerinin bir araya gelmekteki ana nedenleri dışında aynı zamanda birer toplumsal baskı grubudurlar ve ülkenin siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel birçok sorunlu alanına müdahil olup, demokratik yollarla tavır koyarak, karar vericileri etkileme misyonuna da sahiptirler. Tüm bu özellikleri itibarıyla oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları ekonomik, siyasal ve demokratik anlamda daha ileri, daha şeffaf dolayısı ile gelişmeyi hedefleyen bir ülke için olmazsa olmaz unsurlardan biridir. Bugün ekonomik, siyasal ve demokratik olarak ileri oldukları kabul edilen ülkelerin gelişme ve bunu sürdürme sürecinde sivil toplum kuruluşlarının etkisi de tartışılmazdır.
Kavramın uygulamadaki durumuna tersinden bakacak olursak, sivil toplum kuruluşları bu baskı unsuru olma özelliğinden dolayı ekonomik ve siyasal olarak gelişme kaygısı gütmeyen yönetimlerin en fazla müdahale ettiği alanların belki de başında gelmektedir. Örgütlü kitleleri yönetmenin zorluğu bu tür yönetimler tarafından bilinmekte, bu nedenle örgütlenme baskı altına alınmakta, aynı zamanda iktidarlarla birlikte çalışan toplumsal değil kişisel çıkar amaçlı ve daha uyumlu STK’lar kurdurulup bu örgütlerin direnci kırdırılmaya çalışılmaktadır.
Geniş anlamda siyasi partilerin de birer sivil toplum kuruluşu olduğu düşünüldüğünde bağımsız sivil toplum kuruluşları demokratik toplumun en dinamik, katılımcı ve etkin unsurlarıdırlar. Ülke sorunlarına duyarlı bu örgütler eleştiri ve çözüm önerileri ile ülke siyasetine katkıda bulunurlar. Ayrıca bireysel olarak ta bu tür örgütlenmelerin içinde yer almak bireylerin bilinç seviyesini yükseltir. Toplumsal olaylara, ülke geleceğine ilişkin fikirler üreterek, eylemlerde bulunarak toplumun olumlu yönde yol almasına katkıda bulunurlar.
Sonuç olarak bu gibi amaç, eylem ve etkileri nedeniyle otoriter yönetimler, demokrasilerin vazgeçilmez bir aktörü olan aktif ve bağımsız sivil toplum kuruluşlarının varlığından rahatsız olurlar. Hiç olmaması veya olacaksa da uyumlu, aktif olmayan ve toplumsal çıkarları değil bireysel çıkarları hedefleyen STK’larla çalışmayı arzularlar. Çok seslilikten uzaklaşan bir toplumun işleyişi hakkında fikir sahibi olmakta dünyadaki örneklerine baktığımızda çokta zor olmasa gerek.