Doğru dertlerle dertlenelim

Türkiye’de GDO’lu gıda üretiminin ve satışının yasak olduğu halde neden binlerce kişi GDO’lu gıda üretildiğini ve satıldığınız zannediyor dersiniz?
Bu hafta katıldığım bir toplantıda ilk kez her konuşmacı ilgimi çekti. İlk kez duyduklarım oldu, ilk kez sabah 09.00 da başlayıp 17.00 de biten toplantının hiçbir katılımcısı salondan ayrılmadı, ilk kez her konuşmak isteyene mikrofon uzatıldı, ilk kez farklı görüşler aynı zemin üzerinde bir tartışma kültürü çerçevesinde konuşuldu. Türkiye’de ilk kez bir sosyal çalışma olarak planlanan toplantıda başta gıda, tarım ve iklim konularında dezenformasyonunun bireylerde yarattığı endişeler, sağlık üzerindeki olumsuz etkileri konuşuldu.

Adana’da gerçekleştirilen Tarımsal Düşünce Hasadı Programı, tarım ve gıda sektöründe karşılaşılan bilgi kirliliğiyle nasıl mücadele edilmesi gerektiğine dair oldukça önemli bir platform sundu. Bu program, NİSAD ve Sunar Grup sponsorluğunda organize edilirken, ben de İklim Gazetecisi olarak bu etkinlikte yer alma fırsatı buldum. Toplantının fikir anası Sevgili Tarım Yazarı Mine Ataman. Evet sektörün geleceğini şekillendirecek kritik fikirlerin paylaşıldığı bir zemin oldu ama en önemlisi tartışma kültürünün var olduğu bir ortamda psikologdan, iletişim profesörüne, vakıf başkanlarından, vali yardımcısına, sanatçısından gazetecisine kadar herkes birbirini dinledi.
Toplantının ana teması, mısır gibi temel gıdaların sağlık yönü, bu gıdalara dair oluşan yanlış bilgilendirmeler ve bilimsel gerçeklerin inkar edilmesi gibi konulara dair derinlemesine bir analiz yapıldı. Ben de dezenformasyonun sebeplerinden birinin, kurumların iletişim biçimlerinin yeterince etkin olmaması olduğunu dile getirerek, artık geleneksel yöntemlerin dışına çıkılması gerektiğini vurguladım. Bu noktada doğru bilgiye ulaşmanın ve bu bilgiyi halkla etkin bir şekilde paylaşmanın gerekliliği ön plana çıktı.
Programda konuşan isimlerden biri olan Prof. Dr. Itır Erhart, özellikle iletişimde şüpheciliğin önemine değindi. Aile içindeki WhatsApp gruplarının, yanlış haberlerin kaynağı olabileceğine dikkat çekti. Ayrıca, uzmanların sosyal medya eğitimi alması gerektiğini vurgulayarak, yankı odalarından çıkmanın önemini belirtti. Erhart, doğru bir kampanya yürütülmesi için tüm paydaşların dahil olduğu bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini ifade etti.
A.Ü. Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Nevzat Artık, 5977 sayılı biyogüvenlik kanununa göre Türkiye’de GDO’lu gıda üretiminin ve satışının yasak olduğunu belirtti. Ülkeye yem amacıyla gelen mısırın ise 11 kişilik bir heyet tarafından kontrol edildiğini ifade etti. Bunun yanı sıra, dünyada patates, soya fasulyesi ve mısır gibi ürünlerin GDO içerdiğine dikkat çekerek, GDO'lu ürün üretiminin Amerika’da gönüllülük esasına dayandığını belirtti.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Gıda ve Kontrol Müdürü Ersin Dilber, Türkiye’de zaman zaman pestisit problemi yaşandığını ancak bu yıl pestisit kullanılan ürünlerde belirgin bir azalma olduğunu söyledi. Geçen yıl 358 olan pestisit kullanılan ürün sayısının bu yıl 136’ya düştüğünü belirten Dilber, medyada bu konuda algı yaratılmasının yanlış olduğunu vurguladı.
Psikolog Hilal Bebek ise, doğru ve yanlış arasındaki farkı önemsemeyen bir sürece doğru ilerlediğimizi belirterek, doğru bilgiye ulaşmanın zorluklarına değindi. “Bilmek istiyor muyuz?” ve “Bilmeye talip miyiz?” gibi sorular sorarak, bilgi kirliliğinin ve gerçeğin bu kadar parçalandığı bir ortamda hangi uzmanın doğru bilgilere sahip olduğuna karar vermenin bir uzmanlık meselesi olduğunu ifade etti. Bebek, doğru şeylerle dertlenmenin diğer kaygıları azaltacağını, bu nedenle dert takası yapmanın önemli olduğunu belirtti.
Sabri Ülker Vakfı Başkanı Talat İçöz ise, toplumun sosyal medyanın etkisi altına girmesinin eski medya etkisinden daha güçlü hale geldiğini belirtti. Turgut Özal’ın “düşünce ifade özgürlüğü sonuna kadar kullanılsın, fakat her iddianın delillerle sunulması gerekir” sözünü hatırlatarak, yanlış bilgilendirme konusunda hukuki bir sorumluluk gerekliliğine dikkat çekti.
Programda konuşmalarını gerçekleştiren diğer önemli isimlerden biri olan TAGEM eski Genel Müdürü Nevzat Birişik, tarımda yanlış algıların toplumda büyük bir sorun yarattığını belirtti. GDO’lu beslenmenin dünya genelinde her gün 1.5 milyar insan tarafından tercih edildiğini vurgulayarak, yanlış algılarla mücadele edilmesinin önemini dile getirdi.
Prof. Dr. Senih Yazgan ise, iyi tarım uygulamalarının dünyada geçerli bir karşılığı olmadığını söyledi ve sınırdan dönen bazı ürünlerin doğrudan zehirli olmamakla birlikte, yanlış anlaşılmaların halk arasında yayılmasını eleştirdi.
Bu toplantı, sadece tarım ve gıda sektöründeki güncel meseleleri tartışmakla kalmayıp, aynı zamanda toplumu doğru bilgilendirme ve bilginin gücünden faydalanma noktasında büyük bir farkındalık yarattı. Gıda güvenliği, iletişim stratejileri ve bilimsel yaklaşımlar konusunda önemli adımlar atılmasının gerektiği bir dönemde, bu tür toplantıların önemi bir kez daha ortaya çıktı. Sonuçta, doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmanın, sağlıklı bir toplum yaratma noktasında hayati bir öneme sahip olduğu ortaya konmuş oldu.