Medyada iktidara yakın sayısız ismin önde gelenlerinden biri olan Abdülkadir Selvi, 5 Kasım günü Hürriyet’teki köşesinde ilginç bir yazı kaleme aldı. Yazının en dikkat çeken bölümü şöyleydi:
“Haftaya bambaşka bir gündemimiz olacak. Bunu laf olsun diye söylemiyorum… Tam anlamıyla bir geçiş döneminden geçiyoruz. Siyasette dengeler değişiyor...”
Selvi, bu satırları yazdığında Tayyip Erdoğan ile Kırgızistan gezisindeydi ve aynı yazısında Erdoğan’dan da bazı alıntılar yapmıştı. Bu sebepten olacak, yukarıdaki sözler Erdoğan’a atfedilerek ülkede gündem oldu ve olabileceklere dair uzun uzun tartışıldı. O günlerin en önemli konusu MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Öcalan’a yaptığı çağrıydı. Böylesine sıcak ve beklenmedik biçimde ülke gündemine giren bu meseleyi bile unutturabilecek gelişmenin ne olabileceği herkesin aklındaki temel soruydu.
Ayrıca Abdülkadir Selvi’nin bu sözleri, iktidara çok yakın isimlerden biri olarak duyum almadan ve boşuna yazdığı düşünülemezdi. İktidarın üzerinde konuşulmasını, tartışılmasını istediği konuları genelde köşesinde ilk kaleme alan kişi kendisiydi ve Erdoğan’ın aklından geçenler öncelikle onun yazılarıyla kamuoyuna açıklanıyordu.
Buna rağmen Erdoğan’a atfedilen bu sözler Cumhurbaşkanlığı tarafından aynı gün içerisinde alelacele yalanlandı. Açıklamada görülen panik ve kızgınlık havası Abdülkadir Selvi’den “Bir köşe yazarı” diye bahsedilmesiyle kendisini göstermişti.
Ancak bir hafta sonra olmasa da yaklaşık bir ay sonra Selvi’nin dediği gibi gündem değişti. Suriye’de ateşkesin bozulması ve muhaliflerin Halep’e girmesiyle Türkiye’de doğal olarak ilk konuşulan mesele bu olmaya başladı.
Bu durum hemen herkes için sürpriz oldu. Ancak Bahçeli’nin bir anda inisiyatifi ele alarak Öcalan’dan PKK’yı tasfiye etmesini istemesi ve ardından Selvi’nin Erdoğan ile yurtdışı gezisindeyken bambaşka bir gündem olacağını yazması, devletin Suriye’de olabilecek gelişmeler hakkında belki de aylar öncesinden bilgi sahibi olduğunu göstermektedir.
Suriye’deki olası karışıklık karşısında Bahçeli ile Erdoğan’ın farklı tavır almış olmaları da olayın ancak çatışmalar başladığında anlaşılan bir başka yönüdür.
Güncel durumdan en azından istihbarat olarak önceden haberdar olduğu belli olan devletin, çatışmalar sonucunda Türkiye aleyhine oluşabilecek durumlar karşısında gerekli önlemleri zaman yitirmeksizin almış olması gerekir. Bunların başında ise muhtemel bir yeni göç dalgası gelmektedir. Milyonlarca yeni sığınmacıyı kabul etmesi ekonomik ve sosyolojik olarak mümkün olmayan Türkiye’nin buna karşı nasıl bir politika izleyeceği merak konusudur.
Suriye’de iç savaşın başladığı dönemde Ahmet Davutoğlu’nun da eşsiz katkılarıyla yapılan hatalara düşülmemesi Türkiye için her şeyden önemlidir. O dönemde ülke yönetiminde yine öncelikli söz sahibi olan Erdoğan’ın geçmişten ders alıp almadığını ise önümüzdeki günler bize gösterecektir.
Yorum Yazın