Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu

Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu


Suriye’de sular kolay durulmayacak kadar bulanık

Suriye’de sular kolay durulmayacak kadar bulanık

İsrail için Esat, menfur, ama bilindik bir şeytandı. Artık Esat Moskova’da. Şimdi yeni şeytana karşı stratejik hazırlık var. Kartlar buna göre yeniden karılıyor. 8 Aralık 2024 günü gözüme takılan ilk Jerusalem Post haberi, İsrail ordusunun(IDF), kimyasal silah fabrikasıyla iki ülke arasındaki tampon bölgede bulunan savunma sanayii merkezlerinin isyancıların eline geçmemesi için bombalandığı ile ilgiliydi. İsrail, Şam’ın güneyini ve Golan tepelerindeki İsrail sınırına yakın Kuneitra’yı ele geçirip güvenlik koridorunu genişletiverdi. IDF in sınırdaki görevinin sadece BM güçlerine yardımcı olacağı, bir tahrik olmadıkça İsrail’in askeri bir harekâta teşebbüs etmeyeceği açıklanmıştı. Ama İsrail tankları Şam’a 20 km uzakta.  Hızlı gelişmelerin Hamas’ı, elindeki rehineleri bırakmaya ikna ihtimali pek inandırıcılığı olmayan bir yorum. Suriye’nin eski başbakanı ve hükumet üyeleri nerede belli değil. Şam’da şimdi başbakan El Beşir’in borusu ötüyor.  İsyanın lideri Ahmet El Şara veya namı diğer Colani, taraftarlarının kamu kurumlarına saldırmalarını engellediğini açıkladı. Ama eline iktidar geçirenlerin eski düzeni hemen tasfiye etme kararlılığı bilindik bir uygulama. Meğer yeni bayraklar bile hazırmış. Yani gelişmeler bile bile lades oldu. Hapishanenin boşaltılması ile dünya Esat rejiminin en karanlık yüzünü gördü. Ama Suriye’de hala “gün uğursuzun, gölge köpeğin”.  

“ Casus” Dizisini Hatırlayınca

Rusya ve İran desteği tükenince çöken Esat rejimi, belki İsrail için istenen bir gelişmeydi. Bununla birlikte cihatçı güçlerin ilerlemesi İsrail için tehdit. İsrail iç ve dış istihbaratı işin bu mecraya döküleceğini hiç mi tahmin etmedi? Gerçek olaylara dayanan “Casus” dizisini seyretmek Mossad’ın aslında nelere kadir olduğunu anlamak açısından bir fikir verebilir. Kısaca hatırlatacak olursam 1960'larda sıradan bir istihbarat memuruyken gizli ajana dönüşen Eli Cohen’in, yıllarca Mossad için gizli bir kimlikle Suriye'ye sızması ve Hafız el Esat’ın kendisine yardımcısı olma teklifi yapmasını sağlayacak kadar güvenini kazanması, dizinin can alıcı vurgusuydu. Yüksek gerilimli dizide Sacha Baron Cohen,  casus Eli Cohen rolünü başarıyla oynamıştı. Usta ikna yeteneğini kullanarak Suriye ordusunun içine kadar sızmış, Mossad’dan aldığı talimatla Hafız Esat’ın Şelale bölgesindeki en önemli askeri tahkimatını IDF’e bombalatacak fırsatı yaratmıştı. Ama Suriye istihbaratı Muhaberat da sonunda Eli Cohen’i yakalamayı başarıp, işkence ile öldürmüştü. O dönemde baba Esat’ı bile atlatabilen İsrail istihbaratının, bugünün ileri teknolojik donanımı ile Suriye’deki gelişmeleri takip etmemiş olması ve işin bu mecraya döküleceğini hesaplamaması ihtimali düşük olduğu için, İsrail’in bundan sonraki gelişmelerde etkili bir ses olacağını düşünmek gerek. Olanların Netanyahu’nun ekmeğine tere yağ sürüp sürmeyeceği ise zamanla anlaşılacak.

Gösteriyi Parter ve Balkondan Seyredenlerle Sahnedekiler

İran kaybetmiş olsa bile sahadan tamamen çekilmesi söz konusu değil. Zaten Suriye’de üssü var. Ama 7 Aralık’ta yapılan Doha toplantısında, izleyici gibi durmasının nedeni anlaşılabilir. Şimdilik söylenecek pek sözü olmasa gerek.   Rusya’nın bazı taktik geri adımlar hariç Tartus, Banyas ve Hmeymim askeri üslerini bırakmadan Suriye’deki varlığını sürdürmesi mümkün. Lavrov’un Doha’daki dikkatli açıklamasına göre, Türkiye’ye şimdilik göstermelik bir alan ve rol bırakılması söz konusu. Lavrov bunun “Türkiye’nin ulusal sınırlarını koruyabilmesi için” olduğu düşüncesinde. İsrail Golan Tepeleri etrafındaki tampon bölgesini hemen genişlettiğine göre, bu Türkiye’nin de bunu yapabilmesi anlamına gelir mi? Belki sadece şimdilik. Çünkü böyle bir durumun sürekliliği demek zaten Suriye topraklarının, Güneyden ve Kuzey’den daralması demek. İsyancıların lideri Colani bunu ancak geçici olarak içine sindirebilir. Bir süre sonra sorumluluğunu üstlenmek ihtirasını taşıdığı Suriye halkına bunu mazur gösteremez. Sınır koruma söylemiyle ortaya çıkacak rakipleri onu zorlar. Colani ve cihatçı terörist gruplarla Ankara’nın işbirliği, Halep ve Şam’a onlarla birlikte hâkim olma niyeti ise ham hayal. Şimdilik yani 20 Ocak 2025 e kadar konunun dışında kalma çabasında olan ABD yönetimi, Suriye’nin Doğusundaki petrol bölgelerindeki varlığını Arap aşiretlerinin de çıkarlarını koruyacak şekilde sürdürecektir. Hatta Trump yönetimi ABD nin Deyr el Zor civarındaki gücünü arttırabilir. Kürt grupların cihatçı postundan çıkıp göstereceği tepki, zaten Ankara’nın emellerine gem vuracaktır. Suriye’deki gelişmeler daha çok su kaldırır. Ama İsrail, kendisini çevreleyecek radikal İslamcı grupları balkondan seyretmeyip gerektiğince sahne alacaktır. Türkiye ABD destekli Kürtler tarafından kovulmadan sahneden alkışlarla çekilmeli.                                    

Bandung ve Doha Farkı

Suriye’nin gıyabında 7 ülkenin, Doha’da aldığı kararlar ilginç. Açıklanan uzlaşma metnindeki “Suriye’nin bölünmez bütünlüğü” ifadesine hepsi inandı mı? Zamanla göreceğiz. Fiilen bölünmüş bir Suriye’yi bu 7 ülkenin fırsatçı vesayeti bir arada tutabilecek mi?   Bandung Konferansının ülkelerin birbirinin iç işlerine karışmama kararlarını hatırlayınca, şimdi Suriye’nin kaderi ile ilgili kararlara karışanlara ibretle bakıyorum. Ya 1950 lerin ruhuyla yeni bağımsızlık kazanan ülkelerin sesi olan Bandung kararları yanlıştı veya Doha uzlaşması sakıncalı. Anlaşmanın 18. maddesi baştankara. “Dışarıdaki Suriyelilerin özgür oy verme süreçleri” nasıl organize edilecek? İyi niyet/ kötü niyet ayırımı yapmaya bile imkân yok. Ama Baas kisvesi altındaki son laik kalenin de bana yeni kıyamet günü senaryoları düşündürmekte. Sünni Suriye üzerindeki Türkiye- Katar- Suudi emelleri en korkulası. Nusayri Suriye’nin İran göbek bağı kopmuş gibi. Ama yeniden kurulur. Kürtler batan geminin malları paylaşılırken hiç mi nemalanmayacak? Doha bunu nasıl hesaba katmamış? YPG neden HTŞ postunda Esat yönetimini devirdi? Öte yandan haydi Esat paçayı kurtardı. Ya siyasi ve askeri bürokrasisine ne olacak? Son kullanma tarihlerinde ıskat edilecek ve bir can pazarı daha mı yaşanacak? Bu aşamada Türkiye’nin kazancı sanki önce mültecilerin geri dönüşü. Buna karşılık sürgünde hükumet kuracak yeni gruplar Türkiye’ye kapağı atabilir. Türkiye’nin, bunları koruyup kollaması getirecekleri servete bağlı olacaktır. Acaba TCMB rezervleri aniden bunların servet transferleriyle mi arttı? Türkiye mutlaka Suriye’nin inşaat işlerine girecektir. Yık yeniden yap zaten işimiz. Bu defa ülkesel dönüşüme Türk damgası vurulacak. Kaldı ki rejimin yıkılmasına katkıda bulunduk. Yapılmasına da katılırız.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar