İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
36,5141 %0.2
39,7270 %0.59
3.412,14 % 0,21
84.506,01 %-1.916
Ara

Cenevre’de ölü ata otopsi mi yapılacak?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Cenevre’de ölü ata otopsi mi yapılacak?

BM’nin davetiyle 17-18 Mart’ta Cenevre’de düzenlenecek gayriresmî beşli toplantı, Kıbrıs müzakerelerinde yeni bir dönemi mi başlatacak, yoksa yıllardır süregelen başarısızlık döngüsüne bir halka daha mı ekleyecek? Eğer Rum tarafı, Kıbrıslı Türkleri hâlâ siyasi eşitlikten yoksun bir azınlık olarak görmeye devam ederse, BM yetkilileri bu kez en azından şu soruyu sormalı: “Beyler, bu at kaç kere öldü?”


   Tam 31 yıl önce, Bill Murray’in başrolünde oynadığı “Groundhog Day” adlı bir film vizyona girdi. Filmde, ana karakter her sabah aynı güne uyanıyordu. Ne yaparsa yapsın, olaylar tekrar tekrar aynı şekilde yaşanıyordu.
   Kıbrıs müzakereleri de tam olarak böyle. 1968’den bu yana görüşmeler yapılıyor, taraflar bir araya geliyor, BM bir formül üretmeye çalışıyor, Rumlar Türk tarafını görmezden geliyor ve sonuç hep aynı oluyor: Hiçbir şey değişmiyor.
   Ve işte yine geldik aynı noktaya. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Kıbrıs sorununu “çözmek” için yeni bir girişimde bulunuyor. 17-19 Mart’ta Cenevre’de düzenlenecek gayriresmî beşli toplantı, tüm tarafları bir araya getirecek. Program şöyle:
• 17 Mart akşamı: Taraflar bir araya gelecek ve akşam yemeği yiyecek. (Muhtemelen diplomatik nezaket sohbetleri yapılacak.)
• 18 Mart sabahı: BM Genel Sekreteri taraflarla ikili görüşmeler yapacak. (Büyük ihtimalle, “Nerede kalmıştık?” diye sorulacak.)
• Günün belirsiz bir saatinde: Beşli toplantı düzenlenecek ve “özlü bir tartışma” yapılacak. (Ama büyük ihtimalle, kimse masadan yeni bir fikirle kalkmayacak.)
   Ancak bu sefer önemli bir fark var: Kimse tam olarak neyin konuşulacağını bilmiyor. BM, toplantının “çerçeve” niteliğinde olacağını söylüyor ama asıl mesele şu: Bu toplantının gerçekten bir anlamı var mı?
Ölü at teorisi’nin en başarılı uygulaması
   Kıbrıs meselesi, tam anlamıyla Ölü At Teorisi’nin bir örneğidir. Bir politika defalarca başarısız oluyorsa, akıllı bir insan ne yapar? Başka bir yol dener. Ama Kıbrıs konusunda bu mantık hiç işlemiyor. Aynı reçete sürekli önümüze konuyor:
• Federasyon!
• İki bölgeli, iki toplumlu ortaklık!
• BM parametreleri!
Ve sonuç? Her seferinde aynı çıkmaz!
Ama nedense, başarısız olmuş bir modeli terk etmek yerine, BM ve uluslararası toplum yıllardır aynı şeyi yapıp farklı bir sonuç beklemeye devam ediyor.
Şöyle bir bakalım:
• Yeni bir eyer alınıyor: “Bu sefer süreç daha farklı olacak.”
• Atın beslenme düzeni iyileştiriliyor: “Taraflar arasında güven artırıcı önlemler konuşulmalı.”
• Binici değiştiriliyor: “Yeni seçilen liderler, bu kez çözüme daha yakın olabilir.”
• Atın hızını artırmaya çalışılıyor: “Bu toplantıdan bir ilerleme çıkacak.”
• Ölü tanımı değiştiriliyor: “Federasyon hâlâ en makul çözüm.”
   Ama şu gerçeği kimse inkâr edemez: Federasyon modeli çalışmadı, çalışmıyor, çalışmayacak. Çünkü Rum tarafı, Kıbrıslı Türkleri hiçbir zaman eşit ortak olarak görmek istemedi.
Rum tarafının eşitlik fobisi ve BM’nin kör taklidi
Kıbrıs sorununun özü aslında çok basit:
• Türk tarafı, adadaki varlığının siyasi olarak eşit kabul edilmesini istiyor.
• Rum tarafı, Türkleri azınlık olarak görmeye devam ediyor.
   Bu temel denklem değişmediği sürece hiçbir modelin başarı şansı yok.
   2004’te Annan Planı Rumlar tarafından reddedildiğinde, dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan, şu gerçeği açıkça dile getirmişti:
   “İki toplum arasındaki ilişki, çoğunluk ve azınlık ilişkisi değil, aynı vatanı paylaşan iki siyasi eşit halkın ilişkisidir.”
Ama Rum tarafı buna ne dedi? “Hayır, biz çoğunluğuz, siz azınlıksınız!”
    BM ne yaptı? “Tamam, o zaman bir müzakere süreci daha başlatalım.”
Bu döngü nereye kadar devam edecek?
Seçimler: Kıbrıs’ın geleceği için bir referandum mu?
   Bu arada, Kuzey Kıbrıs’taki yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri, adanın siyasi geleceği açısından büyük önem taşıyor. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, yeniden aday olacağını açıkladı. Ankara’nın desteğini alan Tatar, iki devletli çözümün en ateşli savunucusu.
   Ancak anketlerde önde giden isim Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) lideri Tufan Erhürman. Keskin bir federasyon yanlısı olan Erhürman, Kıbrıs’ta iki toplumlu, iki bölgeli bir federasyon için müzakerelere dönme sözü veriyor.
  Peki Türkiye bu denklemde nerede? Ankara’nın federasyon fikrine geri dönmesi şu an için pek mümkün görünmüyor. 2017 Crans-Montana sürecinin çökmesiyle birlikte Türkiye, federasyon modelini tamamen rafa kaldırdı ve iki devletli çözümü tek seçenek olarak savunmaya başladı.
   Bu durumda seçim sonuçları ne anlama geliyor?
• Tatar kazanırsa, Türkiye’nin desteğiyle iki devletli çözüm politikası güçlenecek, KKTC’nin tanınması yönünde diplomatik girişimler hızlanacak.
• Erhürman kazanırsa, federasyon müzakerelerine dönüş sinyali verilecek, ancak burada kritik nokta Ankara’nın bu sürece nasıl yaklaşacağı olacak. Türkiye’nin desteği olmadan federasyon müzakerelerini yeniden canlandırmak mümkün mü?
Şu anki tabloya bakıldığında, Türkiye’nin federasyon seçeneğine yeniden sıcak bakması pek mümkün görünmüyor. Seçim sonuçları ne olursa olsun, Kuzey Kıbrıs’ın kaderi yalnızca Lefkoşa’daki sandıkta değil, Ankara’daki karar masasında da şekillenecek.
Cenevre’de ne olacak?
Özetlemek gerekirse, Cenevre’de büyük bir sürpriz beklemeyelim. Muhtemel senaryo şu:
• Birkaç yuvarlak masa toplantısı yapılacak.
• BM, “yapıcı ve olumlu” mesajlar verecek.
• Taraflar evlerine dönecek ve hiçbir şey değişmeyecek.
Çünkü bazen en mantıklı hareket, ölü bir atı sürmeye çalışmak yerine, ona düzgün bir mezar yapmaktır.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *